~189~

274 49 327
                                    

Resmen savaş çıkmış gibiydi. Bir zamanlar komodinde duran süslemeler yerlere saçılmıştı. İçeri doğru hafifçe göçmüş olan duvarın dibinde kırık cam parçaları vardı. Parkeler yer yer kırılmıştı. Bizi takip eden kızın ölmeden önce ciddi bir savaş verdiği açıktı.

"Ben...dışarda bekleyeyim. Hem kokunu da kontrol ederim."

Başımı salladım Harumi'ye. Böylece koridora geri döndü ve hemen dış kapının sesini işittim.
Etrafa bakınmak istiyordum ama Changbin ve Seungmin buraya bizden önce gelmişti nasılsa. Renjun'u aldıktan sonra mutlaka evi araştırmışlardı. Bir şey kaldığını düşünmüyordum. Hem Harumi, notların bir kopyasını aldığını söylemişti bana. O halde asıl notlar Chan'a ulaşmıştı. Emin ellerdeydi yani.

İç cebimden çıkardığım kağıt için uygun bir yer bakındım kısaca. Çekmecelere bakacağı kesindi ama çok sıradan olurdu. Gerçekten de saklanmış havası vermem lazımdı. Yoksa oyuna geldiğini anlayabilirdi. Gerçi kim ya da ne kadar zeki bilmiyordum ama riske giremezdim.

Hızlıca üst kata çıkıp ilk kapıdan içeri girdim. Mavi rengin hakim olduğu sıradan bir yatak odasıydı. Solda kalan gardırobu açıp düzenli bir şekilde yerleştirilmiş kıyafetlere bakındım. Anladığım kadarıyla işine de kendisine de önem veren bir vampirdi ölen. Bu şekilde görevinde başarılı ve sadıkken hemen harcanması kötü olmuştu. Hoshi çok acımasızdı. Kendi adamlarını böyle rahatça harcayabiliyorsa, güvendiği bir plan yapmış olmalıydı. Karşımıza çıktığında sayıca az olmak akıllıca olmazdı. Ama bu kadar hızlı ölüm kararı alıyorsa, düşündüğümüz gibi az değillerdi.

Kıyafetleri bozmadan kaldırıp kağıt için mantıklı bir yer ararken çerçevesiz bir fotoğraf ilişti gözüme. Alıp kısaca göz gezdirdim. İki kız birbirlerinden oldukça uzakta durmuş, kameraya gülümseme gibi bir incelik de göstermemişlerdi. Biri Harumi'ydi. Yanılmıyorsam diğeri de ölen kızdı. Koyu kırmızı saçları ve ciddi yüzüyle kendine has bir tarzı vardı. Fotoğrafı yanıma alıp kağıdı, kıyafetlerin arasına koydum. Fazla düşünmeyecektim. Katil buraya döndüğünde, her yeri didik didik arayacaktı zaten.

Çabucak aşağı inip dağılmış salona bakmadan koridoru geçtim ve dışarı çıktım. Harumi kapının önünde, uzun kolonlardan birine yaslanmış bekliyordu.

"Sıktığın parfüm işe yaramış. Kokun tanınmayacak halde."

Bir şey söylemedim ve birlikte evden az da olsa uzaklaşmaya başladık. Neden bilmiyorum ama içimden bir ses, Harumi'ye güvenebileceğimi söylüyordu.
Cebime koyduğum fotoğrafı çıkarıp ona uzattım. Bakışları resme değer değmez durdu. Böylece ben de durup duygusallığını yaşamasına izin verdim.

Yavaşça uzattığım fotoğrafı alırken çenesi kaskatı kesilmişti. Kendini sıktığı çok belliydi. Gözleri dolu dolu olduğunda hayretle inceledim onu. Vampirler ağlayabiliyor muydu?

"Teşekkür ederim," dedi zar zor. Aklıma takılan şeyi sormak istiyordum tabi ama şimdi sırası değildi. Anlayışla başımı salladım sadece.

"Ben bekleyeceğim. Sen evine dön."

İşte bu hiç mantıklı gelmiyordu. Belli ki ölen kızla sandığımdan daha yakındı ve katili gördüğü vakit, intikam arzusuyla üstüne atlayabilirdi. Onu yeni tanıyordum ve ne yapabileceğini kestiremiyordum. Bu yüzden riskliydi.

"Yanına birini bırakacağım", dedim telefonumu çıkarıp. Onu yalnız başına bırakmamı beklemiyordu herhalde.

"Deneyimli ya da dövüşmeyi bilen bir vampir değilim. Eğer öyle olsaydım bütün bunlar yaşanmazdı zaten. O can çekişirken saklanmak yerine yardım edebilirdim."

Banginho StoriesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin