~72~

537 78 179
                                    

Seungmin bir bahaneyle Hyunjin'in evden ayrılmasının üstünden on dakika geçe, evden çıkmış ve çabucak telefonundaki konuma varmıştı. Yaklaşık bir saat kadar konuşmuşlardı geldikleri kafede. Gözlerden uzak, evden kimsenin bilmediği bir yerdeydiler. Bu yüzden rahattı Seungmin. Ta ki eve dönene kadar. Hyunjin'le anlaşıp ondan sonra eve dönmeyi tercih etmişti.
Konuşmuşlardı konuşmasına ama bir sonuca vardıkları söylenemezdi. Hyunjin kaldığı ikilemleri anlatmıştı Seungmin'e. Minho'yla yakın olmasını kıskandığını söylemişti. Felix'le çevirdiği sevgili oyununa neden ihtiyacı olduğundan bahsetmişti ancak bu sahte ilişkiden Felix'in ne yarar sağladığını söylememişti. Hatta Seungmin'in bunu sormasına izin bile vermemişti. Seungmin de Hyunjin'in samimiyetine inanmıştı ama elinden bir şey gelmiyordu. Ona sadece yaptıklarının yanlış olduğunu söyleyebilmişti. Jeongin'i seviyordu, onu nasıl bırakırdı? Sahte de olsa Hyunjin'in hala Felix'le sevgili olduğuna da vurgu yapmıştı Seungmin. Hyunjin'e karşı ne hissettiğini tam olarak bilmiyordu ama şu durumda bir şeyin değişmeyeceğinin farkındaydı. Üstelik şimdi, evde tam anlamıyla kaos çıkmıştı. Çünkü Jeongin, Hyunjin ve Seungmin'in odadaki konuşmalarını duymuş hatta Seungmin'i takip etmişti. Kafedeki konuşmalarını da dinleyip yüzü asık bir şekilde eve dönmüştü.
Hyunjin'in eve gelmesiyle kendini daha fazla tutmamış ve ona salonda, herkesin içinde 'Seungmin'i hala seviyor musun cidden', diye sormuştu. O anda ne cevap vereceğini bilemeyen Hyunjin işi dalgaya alıp odasına kaçmak istemişti ama Chan olaya el atınca kıpırdayamamıştı. İşler kötü bir hal almadan önce Seungmin de eve gelmişti. Tam da kaosun ortasına.

"Sizi gördüm", dedi Jeongin Seungmin'e bakıp. Onun şaşkın bakışlarına karşı Jeongin sadece acıyla gülümsüyordu.

"Tamam, önce sakin olup ne olduğunu anlayalım."

Minho dayanamayarak ayağa kalktı ve Jeongin'in koluna girip onu kanepeye oturttu. Hyunjin öfkeli bakışlarla Jeongin'i süzüyor ve yerinde duramıyordu. Changbin ve Felix tekli koltuklarda sessizce otururken Jisung kalbinde hissettiği sancıyla sağa sola sallanıyordu ayakta.

"Hyunjin, Jeongin doğru mu söylüyor? Sen Seungmin'e karşı..."

Chan devam etmek istemedi. Felix'e baktı kısa bir an. Onun yüzündeki ifadesizlik biraz daha endişelendirdi Chan'ı.

"Olay sandığınız gibi değil, izin verin açıklayayım."

Seungmin geçip sandalyeye oturduktan sonra Chan onu onaylayıp Hyunjin'i yanına, koltuğa çekip oturmasını sağladı.

"Biz Hyunjin'le çok önceden sevgiliydik. Daha sizinle tanışıklığımız yoktu, Jeongin'e karşı da arkadaşlıktan öte bir şey beslemiyordum. Birbirimizden soğumuştuk ve ben Hyunjin'i Felix'le gördüm. Sonra ayrıldık zaten."

"Ve şimdi gelip hala seni sevdiğini söylüyor", diye ekledi Jeongin. Kırgın ve kızgın hissediyordu. Olaylarda Seungmin'in bir suçu olmadığını bilmesine rağmen bir şeyleri yediremiyordu işte. Galiba korkuyordu. Seungmin'i kaybetmekten korkuyordu.

"Hayır", dedi Seungmin ihtiyatla. Olayın nereye gideceğini kestiremediği için baştan yok saymak istiyordu gerçeği.

"Evet, söyledim", dedi Hyunjin yerinden kalkıp. Seungmin bakışlarını sıkıntıyla yere çevirmiş ve zamanın çabucak akıp gitmesini dilemişti. O düzeltmeye çalıştıkça Hyunjin bozuyordu.

"Madem sırrımız açığa çıktı, her şeyi başından anlatayım."

Hyunjin imayla Felix'e dönüp baktığında ondan hiçbir tepki almadı. Felix çaresiz bir halde tartışmayı dinliyordu başından beri. Sonun geldiğini görebiliyordu ve artık buna mani olamayacağının farkındaydı.

Banginho StoriesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin