Ona inanamıyordum. Böyle bir şeyi nasıl yapmıştı?
Karşımda oturmuş garson önlüğünün etekleriyle oynuyor ve masaları silen Jeongin'i izliyordu. Ona kızgındım."Tamam hyung ya trip atma artık."
Yüzümü buruşturup yeni boyadığı siyah saçlarını karıştırdım hafifçe. Şerefsiz böyle de yakışıklıydı. Ama çok şaşırmıştım. Güzelim sarışın bombam siyaha dönmüştü birden. Trip atmam normaldi.
"Jeongin ne dedi yeni saçlarına?"
Gülümseyip bana çevirdi bakışlarını. Saçlarını bırakıp kollarımı göğsümde birleştirdim.
"Boyadın mı diye şaşkın şaşkın sordu önce. Sonra da hayal kırıklığına uğradığını söyleyip sarı saçlı bir fotoğrafımı attı bana."
Anlatırken o kadar mutlu görünüyordu ki istemsizce gülümsüyordum.
"Vay, demek birbirinizi çoktan eklediniz ve telefondan da konuşuyorsunuz."
Bir şey söylemediğinde haklı olduğumu anlayarak omzumla omzuna vurdum hafifçe.
"Tamam bir şey demedim. Umarım mutlu olursunuz."
Başka yöne dönüp yine sessiz kaldığında kıkırdadım. Hyunjin utandığında böyle yapardı. Yüzüme bakamaması her zaman komik geliyordu bana.
"Hyung sen birkaç gündür erken geliyorsun. Soracaktım ama unuttum."
Bana dönüp konuyu değiştirdiğinde dudaklarımı dişleyerek restoran girişine bakmaya başladım. Eşek gibi çalıştığımı o da fark etmişti haliyle. Biliyordum ki, eğer gerçeği söylersem üzülecekti. Onu üzmek istemiyordum. Hem şimdi çok mutluydu. Gölgesi olmak istemezdim.
"Vernon izin almıştı, onun yerine de bakmak zorunda kaldım ama bağımlılık yaptı. Çalışmak iyi geliyor."
Ona dönüp yeniden saçlarını karıştırdım. Karmaşık ifadesi düzeldi ve gülümsedi hafifçe.
"Öğünlerini atlamıyorsun değil mi?"
Araya sıkıştırdığı soruyu duymamazlıktan gelerek kalktım ve uzaktan öpücük attım ona.
"Vernon gelmiştir, gideyim artık. Changbin'e selam söyle."
Cevap vermesini beklemeden çıktım restorandan. Bara biraz daha erken gidebilirsem bir şeyler atıştırırdım. Açlık sorun değildi benim için. Hiçbir zaman olmamıştı. Bedenimi ayakta tutsun diye yemek yiyiyordum zaten. Pek de sevdiğim bir eylem değildi kısacası.
"Seungmin geldi sen yokken."
Gözlerimi büyütüp personel odasının kapısından uzaklaştım ve Vernon'a döndüm.
"Senle ilgili bir şeyler sordu. Evi var mı, ailesi var mı, burdan başka bir yerde çalışıyor mu. Ben de ne biliyorsam onu söyledim."
Hayretimi gizleyerek gözlerimi kırpıştırdım. Pekala, Seungmin'in böyle şeyler sorması pek de normal değildi.
"Başka?"
Merakla sorduğumda elindeki kokteyli bırakıp bana döndü o da.
"Çalışmanı sordu bir de. Senden memnun olup olmadığımı, işi aksatıp aksatmadığını, müşterilere zamanında siparişlerini verip vermediğini. Kısacası anket gibi bir şeydi."
Oh, eminim Vernon olumlu şeyler söylemişti. Çünkü aksi bir şey yapmıyordum. Vernon da dürüst çocuktu. Yalan söylemezdi. Peki Seungmin'in amacı neydi? Personellerle ilgili bilgi almak ve performanslarını sorgulamak istiyorsa bunu daha basit bir şekilde halledebilirdi. Kalkıp bara gelmiş ve bizzat kendisi konuşmuştu iş arkadaşımla. Garipti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Banginho Stories
FanfictionBirbirinden bağımsız minchan hikayeleri. (10 ve 11. hikayeler hariç*) (2.KİTAP YAYIMDA🥳) //Tamamlanmış Hikayeler// 1.Black Swan 2.Dorm Love 3.Morbidezza 4.Omnino Mutare 5.Pandilla ~OneShot~ 6.Mélangé 7.Hopena 8.Tilfeldighet 9.Negaidīti 10.Pintas 11...