~15~

1.3K 131 115
                                    

Şarkı söylerken gözlerim üstündeydi. Arada kendi söyleyeceğim yeri kaçırmıştım hatta. Kendimi bu girdaba nasıl attığımı bilmiyordum ve geçmeyeceği korkusu gittikçe yayılıyordu bedenime.

Karaokeden sonra alışveriş merkezinin içinde bulunan oyun alanında vakit geçirdik. Onunlayken o kadar eğleniyordum ki üstümdeki bütün yük kaybolup gidiyordu sanki. Keşke hep bu şekilde eğlenebilseydik. Benim yüzümden işler karışırsa, bir daha asla böyle hissedemeyecektik ikimiz de.

"Çok yoruldum, niye böyle oldu bugün?"

Bakışları beni bulduğunda gülümsedi hafifçe. Ardından kolunu omzuma attı, böylece onun ilerletmesiyle daha hızlı yürümeye başladım.
Yoruldum demiştim halbuki.

"Otobüsle dönelim mi?"

Hayretle yüzüne baktım.

"Deli misin, insanlar fark ederse ne olacak?"

Aslında bu bir soru bile değildi. Kesinlikle yapmamalıydık. Ama beni umursayan kim!

"Bir şey olmaz maskemiz var. Hem yoruldum demedin mi, çabucak gideriz işte. Bu saate çok insan kalmaz da."

Bir şey söylemediğimde bedenimi otobüs durağına yönlendirdi. Beklemeye başladığımızda montumun cebindeki maskelerden birini Chan hyunga uzattım. Ötekini de ben taktım.

"İşte geliyor."



...




"Minho, uyan."

Gözlerimi kırpıştırarak açtığımda bir an nerde olduğumu algılayamadım.
Yavaşça doğrulduğumda boynuma bir ağrı girdi.

"Geldik, inelim hadi."

Chan hyungu onaylarken otobüste olduğumuzu fark ederek ayağa kalktım. Otobüs durduğunda Chan hyung elimi tuttu ve birlikte indik.

"Uyudum mu ben?"

Böyle bir soru sorduğuma göre hala uyanamamıştım.

"Hem de nasıl. Bir de konuştun."

Kıkırdadım sadece. Bunu neden yaptığımı bilmiyordum. Yapıyor muyum, onu bile ben duyup görmemiştim. Üyeler söylüyordu, ben de inanıyordum.
Yolculuğumuz boyunca omzuna yaslanmıştım herhalde, bu yüzden boynum ağrıyor olmalıydı.

"Omzun çürümüş olmalı."

Hala elimi tutuyordu.
Beni biraz daha kendisine çekti ve elimi bırakıp belimden destek olmaya başladı.

"Sorun yok Minho-shi."

Dudaklarımı kemirmeye başladığım sırada yurda girdik ve asansöre geçtik.
Aramıza anlamsız bir soğukluk girsin istemiyordum ama elimde değildi. Ben ona karşı, bana hissettiğinden çok daha farklı hisler besliyordum. Nasıl aynı bakabilirdim ki yüzüne?

"Bugün çok eğlendim."

"Ben de", dedim kısaca.
En kötüsü de onun, benimle arkadaşça vakit geçirdiğini düşünürken benim, tüm bu anıları kalbimin derinliklerinde biriktirmemdi.
İstemsizce ikimizin randevuda olduğunu düşünüp durmuştum. Bu, ikimize de haksızlıktı.

Nihayet eve girdiğimizde kendimi direkt odaya attım ve çabucak kıyafetlerimi ayarlayıp koşar adım banyoya girdim.
Beynimi değiştirmek istiyordum. Tüm bu saçmalıklara son vermek istiyordum. Tamam, belki bunları yapamazdım ama elimden hiç mi bir şey gelmiyordu?
Hayır, ben her zamanki mükemmel Lee Minho'yum, elbette yapacak bir şey bulacağım.




~




"Fanservis vermeye dikkat edin, doğal olmaya özen gösterin."

Menajer hyungun bahsettiği bu konuya karşı hissettiğim şeylerin hepsini, yine, içime attım.
Sonunda hayran buluşma etkinliğimiz vardı ve ben bunu düşününce bile mutlu olamıyordum.

Banginho StoriesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin