~175~

307 54 214
                                    

Her şey öyle ani gelişmişti ki, kaçırdığım birçok nokta olduğuna emindim. Jisung'u ihmal ettiğim açıktı. Belki de onu ikna edebilirdim Jeongin'in bir işler karıştırmadığına. Yeteri kadar önemsememiştim galiba. Kendimi o kadar suçlu hissediyordum ki, ama elimden bir şey gelmezdi artık.

"Sakinleştirici verdim. Birkaç saat uyur."

Başımı kaldırıp ayaklandım ve doktor hanıma kapıyı işaret ettim.

"Sizi geçireyim."

Birlikte dış kapıya vardığımızda elindeki minik kağıdı uzattı kibarca. Yanılmıyorsam ağrı kesici bir ilacın adı yazıyordu.

"Bu, hem sakinleşmesi hem de heyecan ya da öfke sebebiyle oluşabilecek vücut ağrıları için. Sürekli kullanım gerektirmez."

Başımı sallayıp kısaca teşekkür ettim. Kadın giderken kafamı kapı kirişine yaslayıp derin bir nefes aldım.
Kütüphaneden çıkmadan önce Taeyong hyungu arayarak izin aldığım için rahattım aslında. Zaten sonrası daha sıkıntılıydı. Jeongin'e bir şey bildiğimi çaktırmamayı kendime aşılayarak koşa koşa buraya gelmiştim. Jisung kıpkırmızı kesilmiş, bağırmaktan sesi çatlamış bir halde, neler olup bittiğini inatla soruyordu Jeongin'e. Başka çarem kalmamıştı. Doktor aramış ve eve çağırmıştım. Böylesi daha iyiydi. En azından açıklama düşünmek için fırsatımız olurdu o uyurken.

"Özür dilerim hyung. Her şey benim yüzümden oldu."

Arkamdan gelen sesle toparlandım ve Ekim soğuğunu iyice aldığımı farkederek kapıyı kapattım.

"Suçlu aramak fayda etmez", dedim zorla. Birini suçlayacaksa o kişi kesinlikle bendim.
"Çözüm bulmamız lazım."

Birlikte salona geçtik ve kanepeye oturduk. O bana endişeli bakışlarını yollarken ellerimle yüzümü kapadım bir süre. Pekala, tüm ayrıntılara ihtiyacım vardı. Öncelik, Jisung'un ne gördüğü ve ne duyduğuydu.

"Bana, ona ne söylediysen kelimesi kelimesine tekrar etmeni istiyorum Jeongin."

Bakışları etrafta dolanmış ve oturuşunu değiştirmişti. Konuşmalarını hatırlıyor olması büyük şanstı.

"Mark'ı gördü. Beni takip etmiş meğerse ve Mark da şans eseri görmüş. Yanıma hızını kullanarak geldi. Riske atamazdı ama işte... Bunun mümkün olamayacağını söyleyip durdu. Sonra da...hyung anlamış işte. Birkaç gündür neden onunla sofraya oturmadığımla ve soğuk olmamla fazlaca ilgileniyordu. Bağırarak onlardan biri miyim değil miyim diye sorup durdu. Onu durdurmaya çalıştım. Hatta sessiz olması için yalvardım ama dinlemedi. En sonunda evet dedim. 'Ben bir vampirim ve o gördüğün de bir vampirdi'."

Kesinlikle dönüş yoktu. Jisung'un anlamayacağını düşünerek pollyannalık etmiştim. Jeongin onun kardeşiydi, aynı evde yaşıyorlardı. Elbette bariz farklılıklar dikkatini çekecekti. Aslında Jeongin'in kendi ayakları üstünde durmaya başladıktan sonra başka bir eve geçeceğini düşünmüştüm. Hatta birkaç hafta içinde yapmazsa söyleyecektim ona. Hata yapmıştım. Bekleyerek ve Jisung'u hafife alarak.

"Muhtemelen benim bildiğimi de düşünmüştür. Mecburuz, açıklayacağız."

Sessiz kaldı. Düşünüyor gibiydi. Sanki bu saatten sonra nerden dönebileceğini bulabilirmiş gibi.
En azından Mark dışında başka bir vampirin haberi yoktu ondan. Başka vampirlerin, onları bilen bir insandan haberi olduğu an ne olacağı belliydi. Belki onu bu durumdan kurtarabilirdim. Gerekirse saklardım.

"Mark'la konuşmam gerek. Başka birine söylememesi için yani."

Benim düşündüğüm gibi düşünmüş olmalıydı. Başımı salladım hafifçe. Mark'ın onu gözlediğini bilse ne düşünür diye kısa bir an endişelensem de çabucak sildim bu düşünceyi.

Banginho StoriesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin