Yaslandığım duvardan ayrılırken havanın giderek soğuduğunu hissediyordum. Sigarayı tutan parmaklarım daha fazla üşüyordu.
Öteki elimdeki sigara paketini incelemeyi bırakıp gömleğimin cebine koyduğum sırada az ilerideki, az önce çıktığım demir kapı açıldı. Ardındaki kişiyi görür görmez yüzümü buruşturup sigarayı tekrar dudaklarıma götürdüm.
Gittikçe yaklaşıyordu. Her zamanki o boşvermişlik havası üstündeydi. Yine siyahlara bürünmüş ve o siyah göz kalemini çekmeyi de, yine ve yine, ihmal etmemişti."Doğum günü çocuğu Seo Changbin ama sen daha çok göze çarpıyorsun Minho."
Her zamanki gibi yine zırvalamaya başladığı için bitmek üzere olan sigarayı yere atıp ezdikten sonra geri dönmeye yeltendim ancak kolumu tutup beni durdurduğunda boş bakışlarımı diktim gözlerine.
"Sadece bir gece ver bana. Sonra rahat bırakacağım seni."
Kolumu kendime çektim sakince. Neden buna bu kadar takıktı bilmiyordum ama çok fena sinirlerimi bozuyordu.
"Benimle muhattap olma demiştim Chris. Hala bir köpek gibi peşimde dolaşıyorsun. Kendine saygın da mı yok senin."
Cevap beklemediğimi belirtircesine onu arkamda bırakıp partinin olduğu villaya doğru ilerlemeye başladım. Sinirden kudurduğuna emindim. Anlamadığım neden bu kadar takık olduğuydu. Sanki dünyada düzecek başka insan kalmamıştı.
Bir an önce partiye geri dönmeli ve Felix'e haber verdikten sonra telefonumu en son bıraktığım yerden alarak eve gitmeliydim.
...
"Seni istemiyorum evimde!"
Kulaklarımı sağır edecek kadar yüksek çıkan sesini kesmek istiyordum.
"Çok bile besledim seni, defol git artık!"
Bu defa öylesine söylüyor gibi değildi. Kafamı kaldırıp öfkeyle yüzüme bakan babam olacak adama diktim gözlerimi.
"Hemen şimdi, defolup gidiyorsun bu evden."
"Bu saatte mi?"
Hayretle sorduğumda omuz silkmiş ve "Ne bok yiyeceğin umrumda bile değil. İstersen git, annen gibi orospu ol ama şimdi gideceksin" demişti.
Şaşkınlığımı üstümden atarak kalktım ve üç beş parça eşyamı toplamak için odama girdim.
Harika! Yüzünü bile görmediğim bir kadın yüzünden yemediğim dayak, işitmediğim küfür kalmamıştı. Şimdi de evden kovuluyordum.
Gerçekten harika!Eşyalarımı valize öylesine atıp odadan çıktıktan sonra hala aynı yerde, ayakta öylece dikilen babama baktım. Kollarını göğsünde bağlamış ayağıyla yerde ritim tutuyordu.
Umrunda bile değildim cidden. Tek isteği, her baktığında orospu karısını hatırlatan gereksiz varlığın bir an önce yok olmasıydı.Dış kapıya vardım ve ayakkabılarımla montumu giydim. Ardından arkama bile bakmadan çıktım evden. Sessizleşmiş olan sokağı yürüdüm. Her zaman otobüs beklediğim durağa geldiğimde, yılmışlıkla oturdum.
Resmen dışarda kalmıştım. Para desen yoktu. Arkadaş desen...Felix bana yardım ederdi. Gerçi bugün sevgilisinin doğum günüydü. Muhtemelen iyice kafayı bulacak ve onda kalacaktı. Şimdi onu rahatsız edemezdim ki. Başka kimsem yoktu onun gibi yakın olduğum. Fakülteden birkaç arkadaşım vardı ancak onlar durumumu bilmiyorlardı bile. Kime, ne söyleyip kalacaktım ki evlerinde? Şöyle bir günlük. En azından Felix kendine gelene kadar. Sadece bir gece.Öğk, aklıma neden Chris geliyordu ki böyle bir durumda. O kadar kafamı ütülüyordu ki 'bir gece' diye diye...Aslında...Hayır hayır. Kesinlikle olmaz. O beyni güneyinde atan herifle aynı eve girersem rahat yüzü göremezdim. Düşüncesi bile mideme kramplar girmesine neden oluyordu.
Aniden telefonuma gelen mesaj sesiyle irkildim. Açıp kimin gönderdiğine baktım.
Yine mi? Onu engellememe rağmen bir yolunu bulup bana mesaj atmayı başarması, farklı bir seviyeydi.Gönderen:82...
Partiden sonra mükemmel bir mekana geçeceğiz Minho. Neden erkenden gittin, gelmek istemez misin? Biliyorsun, sen her zaman torpillisin😉Ne tarafa kussam bilemiyordum. Ben burda hayvanmışçasına sokağa atılayım, herifin en büyük derdi birilerini altına almak olsun. Bu nasıl bir dünyaydı lan!
Dünyanın adaletli davranmadığını zaten biliyordum. O yüzden sakin olmalı ve iyice düşünmeliydim. Şu an Felix'i arasam da ulaşabileceğimi sanmıyordum. Ondan başka da gidecek yerim yoktu. Maalesef ki tek çare bu beyin yoksunu gibi görünüyordu. Tamam, sadece bir gece dayanabilirdim.
Gönderilen:82...
Ben gelmesem de sen gelsen? Konum atacağım.Yemin ediyorum anında başım ağrımaya başlamıştı. Chris'in üzerimdeki baskısı sandığımdan daha fazlaydı. Evet, uzun zamandır bu şekilde davranıyordu. Evet, her zaman onu bir şekilde takmamayı başarıyordum. Ki alışmıştım da. Bu iyiydi. Yinede sinir bozucuydu. Aynı zamanda psikolojime de zararlı.
Bir yandan da düşününce...onca zaman peşimde dolaşmıştı, elbette yalnız olduğum bir zamanda gelip istediğini alabilirdi. Neyseki öyle bir şey yapmamıştı.
Bu düşünceme sığınarak bu yola giriyordum zaten.Cevap yazmamış konum gönderdiğimde de görüldü atmıştı. Ondan ümitli değildim zaten. Bu yüzden başka bir şeyler düşünmeye de başlamıştım çoktan ancak giderek soğuyan havanın üzerimdeki tesirinden olsa gerek düzgün düşünemiyordum.
Oturduğum durağa doğru yaklaşan siyah spor arabayı bulan gözlerim beni kısa bir an için sevindirse de hemen kendime geldim.
Araba tam önümde durmuş ve ön yolcu koltuğunun camı aşağı kayarken yerimden kalkıp onu görmek için hafifçe eğilmiştim."Gece gece ne yapıyorsun o valizle burda?"
Beyinsizliğini yine konuşturmuş olsa da bu defa ona laf atmak yerine sakin kalmayı tercih etmem gerekiyordu.
"Sadece bir gece deyip duruyordun. O gece, bu gece olabilir diye düşündüm."
~
Bölüm sonu!!!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Banginho Stories
FanfictionBirbirinden bağımsız minchan hikayeleri. (10 ve 11. hikayeler hariç*) (2.KİTAP YAYIMDA🥳) //Tamamlanmış Hikayeler// 1.Black Swan 2.Dorm Love 3.Morbidezza 4.Omnino Mutare 5.Pandilla ~OneShot~ 6.Mélangé 7.Hopena 8.Tilfeldighet 9.Negaidīti 10.Pintas 11...