Jisung başındaki şiddetli ağrıyla gözlerini açıp tavana baktı bir süre. Ardından dün yaşananlar kesik kesik dolmaya başladı aklına. Gözleri kocaman olurken baş ağrısına rağmen diklendi ve etrafa bakındı. Changbin'in odasında, hatta yatağındaydı. Üstelik kıyafetleri odanın kapısının önünde, yerdeydi.
"Uyandın sonunda."
Banyodan çıkan Changbin'e ters bir bakış attı Jisung. Yorganı omuzlarına kadar çekip yatak başlığına yasladı sırtını.
"Sarhoşken benden faydalanman ne kadar doğru?"
Alayla sorduğunda ondan 'cidden mi' bakışı aldığına emindi Han.
"İstemediğin hiçbir şey yapmadım."
Changbin boy aynasının karşısında saçlarını düzeltip kapıya yöneldi ve Jisung'a bakmadan ekledi.
"Herkes kahvaltıya inecekmiş, gecikme."
O odadan çıkar çıkmaz yüzünü buruşturmuş bir şekilde kalkıp banyoya girdi Jisung. Changbin'le düzelmek için bir şeyler yapması gerektiğinin farkındaydı ama ne yapacağını bilmiyordu. Aslında biraz da kırgındı Changbin'e sanki. Dün birlikte olmalarına rağmen aralarındaki buzlar erimemişti ayrıca. Jisung 'daha ne yapabilirim ki' diye düşünüp boşverdi.
Herkes o masada oturup 'birbirimizi nasıl kandırdık ama' bakışması mı yapacaktı? Neden bunca şey üstüne aynı masaya oturmak zorundalardı? Belli ki Chan bir şey söyleyecekti. Herkesi tek tek düşünen oydu. Bu durum için de bir şeyler bulmuştur, diye düşündü Jisung....
"Madem birbirinizi seviyorsunuz, sorun ne? Seungmin? Sorunun ne söyler misin?"
Özenle ve sabırla tam bir saattir Seungmin ve Jeongin'in odasında, onlarla konuşuyordum. Daha doğrusu konuşmaya çabalıyordum. Bir yere varmıştık ama sona gidemiyorduk maalesef.
"Hiç", demişti son yarım saattir yaptığı gibi yatak örtüsünün desenini incelerken.
"Senin?"
Jeongin'e döndüm bu defa. Kafasını iki yanda salladı elleriyle oynarken.
"Jeongin'i anlaman ve ona yardımcı olman gerek Seungmin. Onun sorunu sadece seni kaybetmekten korkması."
Açıkça gözlemimi dile getirdiğimde ikisi de başlarını kaldırıp yüzüme baktı.
"Şimdi kahvaltıya iniyorsunuz. İtiraz yok."
Ayağa kalktım ve onları odada bırakıp aşağı indim. Yemek masasının başındaki sandalyeye geçip diğerlerinin gelmesini beklemeye başladım. Önce Felix geldi ve sağımda kalan sandalyeye oturdu. Ona gülümseyip "Günaydın Yongbok", dediğimde aynı şekilde gülümseyerek karşılık verdi. Ondaki farklılığı seziyordum. Chan'la ne konuştuysa etkisinden çıkamadığı açıktı. Müsait olduğum bir anda öğrenecektim nasılsa.
Bir süre sonra Changbin geldi ve o da öteki yanıma yerleşti."Günaydın hyung. Nasıldı gecen?"
Ona boş bakışlarımı yollayarak açıklama hakkı tanıdım.
"Sarhoştun, hatırlamıyorsundur doğru."
Benimle uğraşmaktan keyif aldığı belliydi ama yanlış kişiye çatıyordu. Bunu farketmesini sağlayacaktım.
"Bazı sesler duyduğumu hatırlıyorum Changbin. Senin odandan geliyordu ve sarhoşluk başıma vurmadıysa eğer Jisung'a aitti o sesler."
Keyifli ifadesi anında yok oldu ve bakışlarını kısa bir an Felix'e çevirdi. Hafifçe öksürüp boğazını temizledikten sonra gülümsedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Banginho Stories
FanfictionBirbirinden bağımsız minchan hikayeleri. (10 ve 11. hikayeler hariç*) (2.KİTAP YAYIMDA🥳) //Tamamlanmış Hikayeler// 1.Black Swan 2.Dorm Love 3.Morbidezza 4.Omnino Mutare 5.Pandilla ~OneShot~ 6.Mélangé 7.Hopena 8.Tilfeldighet 9.Negaidīti 10.Pintas 11...