~55~

768 96 166
                                    

"Seninle ilgili içimde kötü bir his var."

Pekala.
Seungmin uyanmıştı uyanmasına ancak önceki hayatını hatırlamıyordu. Ona Changbin'in ve benim arkadaşı olduğumuzu söylemiştim tabi ama bana verdiği tepki buydu.

"Biz hiçbir zaman normal arkadaşlar olmadık zaten."

Ona geçiştirerek cevap verdiğimde parlayan kırmızı gözlerini, yanımda duran Changbin'e çevirdi.

"Çirkin görünüyorsun."

Gülme isteğime direnmeyip kahkaha attığımda Changbin kolumu cimcikleyerek tepki gösterdi. Ben de poposuna vurdum.

"Sen kesinlikle tanıdığım Seungmin'sin. Geçmişini hatırlamıyor olman bir şeyi değiştirmez."

Ona, gözlerime yerleştirdiğim içten bakışlarla bakıp konuştuğumda kararsızca dönüp yanındaki Hyunjin'e baktı.

"Endişelenme. Onlarla vakit geçirmeye başladığın zaman eskisi gibi hissedeceksin."

Hyunjin'in sakinleştirici cümleleriyle gülümsedi ve bizim varlığımızı umursamadan ona daha çok sokuldu. Zaten dip dibe oturuyorlardı.
Gözlerimi devirip odanın kapısında dikilen Jeonghan'a elimle 'okay' işareti yaptım. O da başıyla hafifçe onay vermiş sonra gitmişti.

"Sabah konuşuruz artık", dedim Changbin'i kolundan tutup.
"Gidelim biz."

Hyunjin samimi bir gülümsemeyle bize el salladığında ben de gülümsedim. Changbin'le birlikte odadan çıkıp salona geçtik.
Tanrım! Ne kadar yılışıktı o öyle? Eski Seungmin böyle şeylere katlanamazdı bile.

"Merak etmeyin. Birkaç haftaya kimliğini kazanır. Şimdi gözü sadece Hyunjin'i görüyor. Anlayış gösterirseniz daha çabuk toparlanır."

Salondaki kanepede oturmuş, başını telefonundan kaldırmadan konuşan Johnny'ye kısa bir bakış atıp tekli koltukta oturan sevgilime yöneldim. Yerdeki bakışları bana odaklandığında gülümsedim ve dizine oturdum. Ters bir hareket yapıp beni üstünden atmadan kolumu da boynuna doladıktan sonra alnına bastırdım dudaklarımı.

"Ben birazdan dönerim."

Felix karşımızdaki koltuktan kalkıp dış kapıya yönelen Changbin'in peşinden gitmeden önce belirttiğinde Chan'ın tepkisine baktım.
İfadesi değişmemişti. Sadece gözden kaybolana kadar Felix'i izlemişti.

"Felix için endişeleniyor musun?"

Açıkça sorduğumda kısa bir an bakışlarını hala telefonuyla ilgilenen Johnny'ye çevirmiş ve elini belime koyarken kulağıma uzanmıştı.

"Bir vampir için endişelenmeye gerek olduğunu düşünmüyorum. Olsa olsa ev arkadaşın için endişe ederim."

İstemsizce kıkırdadım. Söyledikleri değildi komik olan. Sanki Johnny duyamazmış gibi kulağıma söylemesiydi. Onun da bir vampir olduğunu unutmuş olamazdı.

"Seungmin için üzülmüyorsun, değil mi?"

Bu defa ben Johnny'ye kısa bir bakış attım ve tıpkı Chan'ın yaptığı gibi kulağına eğildim.

"Bir vampir için üzülmeye gerek olduğunu düşünmüyorum. Üstelik bahsettiğimiz kişi Seungmin. Ondan kurtulduğum için mutluyum bile."

Dalgasına söylediğimi bildiğinden gülüp bacağıma vurdu hafifçe. Dayanamayıp çenesini tuttum ve dudaklarını öptüm uzunca. Belimdeki eli sıkılaşıp beni kendine daha çok yaklaştırdığında geri çekildim. Salonun ortasında fazla ileri gitmesek herkes için iyi olurdu.

Banginho StoriesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin