~33~

1K 115 87
                                    

Pazar günü, Seungmin ve Minho nihayet birbirlerinin yüzünü görebilmişti. Aynı evde yaşamalarına rağmen arada bir denk gelmeleri garipti tabi ama onlar bunun hakkında düşünmüyordu.

"Kendini kötü hissediyorsun."

Seungmin elindeki kahve bardağını masaya bırakmış ve dizlerini kendine çekerek Minho'ya hitaben konuşmuştu.
Akşam olmuş, bulutlar yıldızları örtmüştü. Oturup birbirleriyle sohbet edecek zamanı anca bulmuşlardı.

"O kadar mı belli ediyorum."

Minho son zamanlarda sürekli düşünüp teoriler üretmekten yorulmuştu. Bu yorgunluk ve boşa kürek çekme hissi, kötü olmasına da sebepti.

"Bak ne diyeceğim, bugün Hyunjin beni ve Jeongin'i bir yere çağırmıştı ama ben gitmek istemediğimi söyledim. İstersen arayayım hemen, birlikte gidelim. Ne dersin?"

Minho kafasını salladı sadece. Nasıl bir yer kötü hissetmesini engelleyebilirdi bilmiyordu ama bu çocuklarla vakit geçirirken iyi hissediyordu.
Aniden aklına Felix'le yaptığı son konuşma gelince iç çekti Minho. Telefonunu çıkaran Seungmin'in koluna dokundu hafifçe.

"Felix'i biliyorsun değil mi, o da gelse olur mu? Çok ihmal ettim, bana darılmasını istemem."

Seungmin gülümseyerek onaylamış ve Hyunjin'i aramıştı. Hyunjin de ona, herkes toplanınca konum atacağını söyleyerek konuşmayı bitirmişti.
Böylece Minho Felix'i aramış, Seungmin de Jeongin'e haber vermişti. İkili Seungmin ve Minho'nun evine gelecekti, ordan da Hyunjin'in atacağı konuma gideceklerdi.

Nereye gittiklerini kimsenin sormaması, gerçekten de herkesin kafa dağıtmaya ihtiyacı olduğunu gösteriyordu.



...



Bardağın içindeki sıvıya bakıyor ve neden düşüncelerimin yoğunlaştığını sorguluyordum.
Yanımda Hyunjin'le tartışan Seungmin, onun yanında Jeongin, karşımızda Felix ve Hyunjin oturuyordu. Evet, sakin bir bara gelmiştik.

"Jeongin reşit bir birey. Bunu kabullen artık Seungmin."

Bardağımı dudaklarıma götürüp büyük bir yudum aldım. Ne, hakkında tartıştıkları konuyu ne de içtiğim şeyin ne olduğunu biliyordum.

"Kardeşimi yoldan çıkarmaya çalışıyorsun. Büyütmeye değil."

Seungmin'in sesine yansıyan öfkeyi bu masadaki herkesin anladığına emindim. Sanırım Jeongin'in böyle bir yere gelmek için küçük olduğunu savunuyordu. Doğrusu Seungmin'i ilk defa böyle görüyordum. Kardeşini gerçekten seviyor olmalıydı.

"Hyung, yeter. Bunun için çok geç değil mi artık? İçki içmem olur biter. Büyütmeyin meseleyi, herkes bize bakıyor."

Jeongin'in olaya dahil olmasıyla ikili susmuş ve birbirlerine öldürücü bakışlar atmaya başlamışlardı.

"Ee Felix", dedim ona dönerek. Bugün ayrı bir yakışıklı görünüyordu. Özel bir şey mi yapmıştı acaba?

"Changbin'le nasıl gidiyor? Hiç bahsetmiyorsun artık."

Bardağını kafaya dikleyip tüm sıvıyı içtikten sonra gözlerini kırpıştırarak yüzüme bakmış ve ceplerini yoklamıştı.

"Telefonum titriyor. Eminim Changbin arıyordur."

Telefonunu bulup masanın üstüne bıraktı ve kapanan ekrana bakarken ellerini başının iki yanına koydu.

"Ona ne diyeceğim şimdi ben? Burda olduğumu bilmiyor. Kesin çok kızacak."

Banginho StoriesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin