~77~

544 76 79
                                    

Minho duyduklarını sindirmeyi beklerken tavana dikmişti gözlerini. Bu sırada saat çoktan gece üçü bulmuştu. Aslında takılacağı bir konuşma değildi dinlediği. Biraz garip hissediyordu sadece. Felix'in böyle önemli bir gerçeği saklaması, Chan'ın buna olağandışı bir anlayış göstermesi...Minho'yu düşündüren Felix'in Chan'a karşı bir şeyler hissediyor olması bile değildi bu aşamada. Chan'dan bambaşka bir tepki beklediği açıktı, inanamadığı buydu.

Dış kapının sesi, sessizliğin hakim olduğu evde kolayca duyulduğunda diklendi Minho. Kalkıp çabucak geceliklerini giydi ve odanın kapısının önüne geldi. Yaklaşan adım seslerini dinledi bir süre. Sonra Hyunjin'in kısık sesini duydu.

"İyi geceler hyung."

"Sana da", dedi Chan aynı şekilde fısıltıyla.

İkisinin de odalarına girdiğinden emin olduktan sonra kapıyı açıp koridora çıktı Minho. Biraz kapının önünde dikildikten sonra Chan'ı odasının önüne geldi ve sessizce kapı kulbunu kavrayıp aşağı indirdi. Bu sırada hafifçe aydınlatılmış koridora son kez baktı ve açtığı kapıdan içeri girip aynı sessizlikle kapadı kapıyı.

"Neden ışığı açmamış bu?"

Minho kendi kendine söylenip daha önce hiç görmediği odada ışığı açmaya çalıştı. Bu sırada duvara sürttüğü elini yakalayan Chan'la yerinde sıçradı.

"Korkuttum mu?"

Minho onun göremeyeceğini bilse de gözlerini devirdi ve Chan'ın bedenini yönlendirmesine izin verdi. Chan, birlikte yatağın ucuna oturduklarında bile bırakmadı Minho'nun elini.

"Neden geç geldiniz bu kadar? Bir şey buldunuz değil mi?"

Chan başını sallayıp karanlıkta yarım yamalak gördüğü gözlerden ayırmadı bakışlarını.

"Lee Soojun. Tahmin ettiğimiz gibi Ming Jie bu ismi boşuna söylememiş. Adamı bulduk. Her şeyi onun planladığını anladım zaten. Sonra bizim mekana götürdük. Konuşması uzun sürdü. Hepsini kaydettim, yarın sabah avukatla görüşüp hapse girmesini sağlayacağım."

Minho şaşırarak baktı Chan'a. Ne demek hapse girmesini sağlayacaktı? Ailesini öldürenlerin başını bulmuştu ve onu öylece polise mi verecekti?

"Bu kadar mı?"

Aklındakini dile getirip sorduğunda Chan'ın kıkırtısı ilişti kulaklarına. İstemsizce gülümsedi Minho.

"Tüm servetini aldık, elinde hiçbir şey kalmadı ve şimdi de parmaklıklar ardına girecek. Onun gibi biri için elimizi kirletemezdik. Bizzat kendisi görecek işini."

Düşününce, ölüm kurtuluşu olurdu evet. Bu şekilde daha eğlenceliydi Minho'ya göre. Yine güzel bir plan yapmış, diye geçirdi içinden. Her seferinde ona hayran olmaktan başka şansı kalmıyordu.

"Pekala", dedi Minho. Bir yandan da içini sıkan konuya açıklık getirmek istiyordu.

"Bana bir şey mi söyleyeceksin?"

Minho dudaklarını birbirine bastırıp bir süre sessiz kaldıktan sonra "Evet", dedi.
Chan ona güven vermek ister gibi, tuttuğu elini sıktı hafifçe.

"Felix'le konuştuklarınızı öğrendim. Sizden böyle bir şey saklamış olmasına verdiğin tepkiyi anlamlandıramıyorum."

Açıkça söylediği için rahatlamıştı ancak yanlış anlamasından da korkmuştu. Felix'e karşı kin beslemiyordu Minho. Duyguları yüzünden suçlamazdı da onu ancak Chan bunu nerden bilecekti? Umarım samimiyetime inanır, diye düşündü.

Banginho StoriesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin