~156~

526 78 250
                                    

Gönderen: Zeno Li
Jeno uyandı. Şimdilik her şey yolunda. Kendini iyi hissettiğinde insan içine çıkabilir.

En azından bir şeyler yolundaydı.
Kütüphaneye döndüğümde sandığım gibi kötü bir manzarayla karşılaşmamıştım. Hatta Jisung burdaydı. Masalardan birinde oturmuş muhtemelen bilim kurgu kitabı okuyordu. Aslında başta şaşırmıştım ama düşününce, mantıklı gelmişti. Arada bir uğrayıp kardeşini kontrol etmesi gerekiyordu. Geç bile kalmıştı.

"Jeongin, baksana."

Rafların arasından çıkıp kitapları etiketlememe yardım etmeye başladı hemen. Değişiyor muydu, yoksa hep böyle bir çocuktu da biz mi farkında değildik?

"Zamanı değil belki ama beklemek istemiyorum", dedim kolunu tutarak. Böylece elindeki kitabı bırakıp bana baktı bitkince. Sanırım sorularımdan sıkılmıştı.

"Neden dönüşmek istiyorsun? Seni buna iten ne? Mükemmel bir abin var, sana çok iyi bakıyor. Hiçbir şeye ihtiyacın yok, hele ki ölümsüzlüğe."

Biraz basmakalıp konuşmuştum ama onu ancak bu şekilde konuşturabileceğimi biliyordum. Jeongin'in gerçek hislerini duymak istiyorsam ya tersine gidecek ya da hiçbir şey anlamıyormuş gibi konuşacaktım. Zor biri değildi neyseki.

"Sorun bu zaten", dedi bakışlarını müşterilere çevirip. Üstünde yorgun bir ifade vardı ve sanırım sorularımdan değil, yoğun çalışmaktandı. Jisung'un bulunduğu masaya dikti gözlerini ve devam etti.

"Ne yaparsan yapayım ona geri ödeyemeyeceğim şeyler verdi bana. Hala bile hiçbir şeye ihtiyaç duymuyorum, onun sayesinde. Nikotin ve uyuşturucu hariç."

Son cümlesini alayla söylediğinde sırıttım istemsizce. Onlara ihtiyacı olmadığını anlayacağı zaman da gelecekti elbet.

"Derslerim bok gibi. Zaten benim gibi bir faydasızdan mühendis falan olmaz. Ne beklediğini biliyorum, ne istiyor biliyorum ama yapamam. En azından istediği şekilde.
İşte bu yüzden istiyorum. Bir şekilde onlara karışmış olacağım, burdan ya da herhangi birinden daha fazla para kazanacağım. Ona yük olmayacağım daha fazla."

Pekala, onu şimdi anlayabiliyordum. Her ne kadar düşünceli(!) davranıyor olsa da yanlış hislerin peşinden gidiyordu. Sanırım bunun farkında değildi.

"Abin için asla bir yük değilsin Jeongin. O sadece adam gibi derslerine vakit ayırmanı ve başarılı bir şekilde mezun olmanı istiyor. İş bulamasan, mühendislik yapmak istemesen bile sana karşı çıkıp kızacak biri değil. O seni anlamaya her zaman hazır, kapıları aç yeter."

Gözlerini elindeki kitaba indirip isterik bir şekilde güldü. Bana döndüğünde hoşuma gitmeyecek bir şey söyleyeceğini anlamıştım.

"İstesem de vazgeçemem artık. Unuttun mu, ya ölüm ya dönüşmek. Öldürmesinler diye işlerini yaptım zaten, geri dönüşü yok."

Gerçekten de hoşuma gitmemişti bu. Kendimi nasıl teselli etmeliydim? En azından gönlü var diye düşünerek mi? Aniden bu bataklığa nasıl düşmüştük hepimiz? Felix hariç. O ve telefonda konuştuğu sevdiceği bunlardan çok uzak görünüyordu.

"Nasıl öğrendin? Ya da nerden anladın farklı olduklarını?"

Kitaplara etiket yapıştırmaya devam etmeye başladı. Bakışlarımı, bizi izleyen Jisung'a çevirdim kısa bir an. Kafası karışmış gözüküyordu ama ona anlatacağımı bildiğinden memnundu da. İfadesi komik gelmişti.

"Fresh Lavenders'e birkaç arkadaşımla giderdim. Evine götürdüğün barmen çocuk, Jeno, Jaemin'le konuşuyordu. Daha doğrusu o sarhoştu, Jaemin konuşuyordu. Dikkatimi çekmişti çünkü içkileri istifledikleri depoda yalnızlardı. Oraya neden indiğimi sorma, söylemeyeceğim."

Banginho StoriesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin