Bu bölümü, her defasında ilgisini yorumlarıyla ve içten dilekleriyle gösterip bu naçizane yazarı mutlu ettiği için _perdue adlı kullanıcıya ithaf ediyorum.
Keyifli okumalar ;)
Evimize geldiğimizde kapıda uzunca durmuş, burayı bile ne kadar özlediğimi farketmiştim. Herkes evinden uzak kaldığında özlerdi evet, ama benim hissettiğim özlem daha farklıydı sanki. Chan'la ne zaman bu kadar ilerleyip birbirimize güvendiğimizi bile hatırlamazken, buraya yerleştiğim ilk günü hatırlıyordum. Özeldi çünkü. Felix'le yaşadığım evi ve tüm düzenimi bırakmıştım. Yeni bir sayfaydı, kendi başına yeni bir başlangıçtı. Bu yüzden olsa gerek yeri bende ayrıydı.
Adımlarımı odaya yöneltip yavaşça ilerlediğimde Chan da peşimden geldi. Artık uyuyamazdım. Son kez mışıl mışıl bir uyku çekmek isterdim doğrusu. Ama bunları düşünmemeliydim. Keşkelerle yaşanmazdı. Sonsuza kadar asla yapamayacağım şeyleri düşünüp kendime acı çektirmek istemiyordum.
Gardıroba yaklaşıp durdum ve üstündeki aynadan yansımama bakmaya başladım. Kimi değişimler iyiydi ancak bu şekilde gelmesi normal değildi. Özellikle de bunun.
Solgun yüzüme bakarken tekrarlıyordu pişmanlıklarım. Nasıl kanmıştım ona? Şansımı kendi ellerimle nasıl yok etmiştim ama."Lütfen düşünme artık."
Belime sarılıp çenesini omzuma koyduğunda gülümsedim hafifçe.
"İnan bana düşünmek istemiyorum."
Bir elini çözüp sol elimi kavradı ve dönüp yanağımı öptü. Gülümsemem büyürken aynadaki yansımamızı izlemeye devam ettim.
"Bana bırak kendini. Seni tutmak için her zaman hazır olacağım."
Bu bildiğim bir gerçekti. Ne zaman yorulsam, olaylar üst üste gelse ona kaçıyordum. Ne olursa olsun beni kollarına alıp herkesten, her şeyden uzaklaştırıyordu. Belki bir gün, belki birkaç saat ama tüm sorumluluklarımdan kurtarıyordu beni.
Her zaman hazır olduğu için, her seferinde elimi tuttuğu için minnettardım ona."Seni seviyorum", dedim gözlerine bakıp. Güzel gülümsemesi yerleşti dudaklarına. Sonra tuttuğu elimi bırakıp bileğime çıktı parmakları.
Elimi yönlendirmesine izin verdim. Önce karnıma sürttü parmaklarımı. Sonra daha da aşağı indirip kasıklarımda durdu.
Belimdeki elini de pantolonumun beline indirdiğinde ihtiyacım olmamasına rağmen derin bir nefes aldım."Ne kadar seviyorsun?"
Parmakları düğmeyi çözerken hafif bir baskıyla kendine yasladı bedenimi.
Normalde sorsa gülüp geçeceğim çocukça bir soruydu bu. Şimdi elleri üstümdeyken ve birbirimize karşıdaki aynadan bakarken farklı bir hava katmıştı."Nasıl ölçebilirim", dedim ciddiyetle.
Cevap vermek yerine yeniden kavradı bileğimi. Elimi bacaklarımın arasına yönelttiğinde tüm bedenim kasıldı."Soruya soruyla cevap veriyorsun, bu hiç hoşuma gitmedi."
Güldüm istemsizce. Cidden nasıl ölçeceğimi bilmiyordum. Çok zarfı da yetersiz geliyordu. Ne söylemememi bekliyordu?
Dudakları tekrar yanağıma değdiğinde gözlerimi kapadım. İnsanken hissettiğim gibi değildi. Heyecan ya da karıncalanma, kanımın kaynadığını hissetmek vesaire yoktu. Daha kötü, çok daha etkili bir şeydi. Sabırsızlaştırıyordu, saldırganlaştırıyordu.Yanağımdan kulağıma, ordan boynuma kadar inen dokunuşları dudaklarımı ısırmama neden oldu. O kadar yoğun, o kadar karşı koyulmazdı ki.
Bileğimi bırakıp bluzumu yukarı çekti ve belimden başlayıp her bir noktaya ulaştı elleri. Soğukluğunu net bir şekilde hissedemiyordum artık. Sıcaklığımla uyumunu asla unutmayacaktım ama bu şekilde de gram azalmamıştı aramızdaki çekim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Banginho Stories
FanficBirbirinden bağımsız minchan hikayeleri. (10 ve 11. hikayeler hariç*) (2.KİTAP YAYIMDA🥳) //Tamamlanmış Hikayeler// 1.Black Swan 2.Dorm Love 3.Morbidezza 4.Omnino Mutare 5.Pandilla ~OneShot~ 6.Mélangé 7.Hopena 8.Tilfeldighet 9.Negaidīti 10.Pintas 11...