Bir anda, içimden gelen üstümdeki atleti çıkarıp atma dürtüsü karşı konulamayacak kadar kışkırtıcı gelmeye başlamıştı. Bunu yapmalıydım ve sonra sırada altımdaki şort vardı. İç çamaşırlarımla kalıncaya kadar soyunmalıydım...
Ellerim, atletimin belimde duran ucunu kavradı ve yavaşça üstümden sıyırmaya başladım.
Tenimin ilk bir kaç santiminde hissettiğim o serinlikle duraksadım. Bakışlarım hızla Cade'e döndü ancak onun öfke dolu yakıcı bakışları tamamen Trever'ın üstündeydi. İşte bu bana asla bilerek göstermeyeceği yanıydı onun. O an Trever'ın etkisine kapıldığımdan o kadar emindi ki gözlerimin sadece onun üstünde olduğunun farkında bile değildi.
Benim de hiddetimle kısılmış gözlerim bir kaç saniyenin ardından Trever'a döndü.
Kahretsin beynimle oynuyorlardı!
Üstelik bunu beni küçük düşürmeye çalışarak yapıyorlardı.
Öfkem içimde kor gibi büyürken ellerim hareket etmeyi kesti. İçimdeki soyunma dürtüsünün giderek arttığını ve karşı konulması zor bir hale geldiğini hissedebiliyordum. Ancak ellerimi indirip üstümü düzelttim ve kolumu hızla Trever'a doğru savurdum. Şiddetli rüzgâr, görünmez bir yumruk gibi bedenini tam arkasında bulunan duvara doğru savurdu.
Alanda ki esinti giderek artmaya başlarken, Cade'e dönüp sıktığım dişlerimin arasından, "Güç kullanmak yok demiştin!" diye tısladım. O an ona dikkatle bakıyor olmasaydım, o ise yaşadığı şaşkınlığı gizlemekte o kadar geç kalmasaydı gözlerinde benim için gördüğüm rahatlamayı ve gururu kesinlikle kaçırırdım. Hatta o an o kadar kısa sürmüştü ki ben bile hayal görüp görmediğimi sorgular olmuştum.
Benimle konuşken takındığıu o umursamaz tavrı takınıp, kollarını göğsünde birleştirdi ve "Sandy aklını okuyamıyor Alina. Trever'ın neler yapabildiğini görmemiz lazımdı." diye cevap verdi. Benim için özel olarak takındığı tavrında ki boş vermişlik sadece daha çok öfkelenmeme sebep olmakla kalmıyor, soyunmamı istemeleri çok normalmiş gibi davranması canımı da yakıyordu. Derdi neydi bu adamın?
Ellerim sinirle iki yanımda yumruk olmuştu. "Bunun içinde soyunmam mı gerekiyordu?" diye sordum hırlar gibi.
Savrulduğu yerden doğrulmaya çalışan Trever hayret dolu sesiyle, "Sana yaptırmaya çalıştığım şeyi hissettin mi?" diye sordu.
"Elbette hissettim. Hissetmeseydim bile üstümdeki atleti çıkarmaya çalışmamdan anlardım seni gerzek."
"Özür dilerim. Yemin ederim o kadar ileri gitmeyecektim." İçten gibi görünüyor olması umurumda bile değildi.
"Elbette gitmezdin. Neden dürüstlüğünden şüphe edeyim ki?"
"Gerçekten üzgünüm."
Ona cevap vermek yerine orta parmağımı havaya kaldırıp platformdan aşağıya indim ve çıkışa doğru yöneldim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUFAN
FantastikKavuşamadığı prensinin ardından ağlak gözlerle bakan o deniz kızı hikâyelerini unutun. Çünkü gerçekle yakından uzaktan hiçbir ilgisi yok. Bu sadece onları zayıf, duygusal ve güçsüz birer mitolojik varlık olarak düşünmeniz için bilinçli olarak yaratı...