Uyandığımda güneş çoktan doğmuştu.
Ve hala Cade'in kolları arasındaydım.
Kafamı hafifçe kaldırdığımdaysa dikkatle beni izleyen gözleriyle karşılaştım.
Çok kısa bir an yine gerçeklikle ilgili bir algı problemi yaşasam da ardından, dün gece yaşadığım her şey bir bir zihnimde belirmeye başladı ve neden sıkıntılı bir şekilde uyanmış olduğumu hızla kavradım.
Cade'in kollarının verdiği güven ve sıcaklıktan uzaklaşmak zor da olsa hafifçe doğruldum ve gözlerimi pencereden görünen okyanus manzarasına çevirdim.
Bir süre sessiz kaldıktan sonra şefkat dolu bir sesle, "Kaybın için üzgünüm Alina." dedi Cade. Sesinin tonundaki hüzün, acım içindi. İçtenlikle paylaştığı acım için...
Kafamı teşekkür ederi gibi sallamakla yetindim. Çünkü yine bir an da dün gece yaşadığım tüm duygu birikimi içinde resmen boğuluyor gibiydim.
Gözümden bir damla yaş akarken, "Onu çocukluğumdan beri tanırdım... Semiramis ne zaman canımı sıksa, ne zaman kendimi yalnız hissetsem ve ağlasam hep oradaydı." dedim ağlamaklı boğuk bir sesle. "Genellikle konuşmazdı, ancak yanımda durur ve ben toparlanana kadar sessizce beni beklerdi." dedim.
Tüm bunları anlatırken sanki daha çok kendi kendime konuşuyor gibiydim...
Ardından buruk bir tebessümle gülümsedim. "Başlarda, bunu beni teselli etmek için doğru kelimeleri bulamamasına yoruyordum. Ancak sonradan anladım ki; sessizliği benim için en güzel teselliydi. Çünkü ne derse desin bana yardımcı olamayacağını biliyordu. Sessiz kalmasının tek sebebi, her zaman yanımda olacağını bilmem içindi."
Cade elime uzanıp sıkıca tutarken, bakışlarım ona kaydı.
Gözlerinde gördüğüm keder yine benim içindi.
Beni teselli etmek için söyleyebileceği hiçbir şey yoktu ve o da tıpkı Dayana gibi sadece yanımda durup, sanki bana ne zaman düşsem hep orada olacağını sessizce söylüyor gibiydi.
"Teşekkür ederim." diyerek ona sıkıca sarıldım.
Saçlarımı şefkatle okşarken, "O pislik herifi bulacağız Alina." diyerek teselli etmeye çalıştı beni sadece.
Ve bunu söylerken o kadar emindi ki kendinden... O an, ona tüm kalbimle inanıyordum.
Onu bulacaktık.
Biliyordum...
Yeniden dalmış olduğu uykumdan Cade'in sessiz olmaya fazladan çaba harcayan ayak sesleriyle uyandım.
Hafifçe doğrulduğumda beni bulan gözlerin de gördüğüm endişe kendimi iyice bok gibi hissetmeme sebep olmuştu.
Hızla yanıma gelip alnıma ufak bir öpücük kondururken, "Sen biraz daha dinlen, ben gidip ekibi toplayacağım."
Kaşlarım hızla çatıldı. "Ne için?"
"Diğerlerinin, Kingu'nun yerini bulmamıza bir faydası olabilecek bildikleri ne varsa öğrenmek istiyorum. Ne sıklıkla yemek yer, kaçta kalkar, kaçta yatar... Ne biliyorlarsa gerekli, gereksiz her bilgiyi alacağız. Ve daha fazla vakit kaybetmeyeceğiz." dedi.
Kafamı sallayarak onu onayladığımda, "Greta'dan sana yiyecek bir şeyler getirmesini isterim." diyerek hızla kapıdan çıkıp gözden kayboldu.
Bir duş alıp hazırlanarak pencerenin önüne geçip, tekrar dışarıdaki okyanus manzarasını izlemeye başladığım sırada Greta, "Oda servisi." diyerek elinde bir sandviç ile içeri girdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUFAN
FantasyKavuşamadığı prensinin ardından ağlak gözlerle bakan o deniz kızı hikâyelerini unutun. Çünkü gerçekle yakından uzaktan hiçbir ilgisi yok. Bu sadece onları zayıf, duygusal ve güçsüz birer mitolojik varlık olarak düşünmeniz için bilinçli olarak yaratı...