Herkese tekrar merhaba...
Artık yavaş yavaş Tufan'ın finaline doğru gidiyoruz.
Tahminimce okuyacağınız son sekiz bölümden birindesiniz şu an :D
Konuyu tam ortada kesmek istemediğimden normalden çok daha uzun bölümler atacağım. Kitabı okumak için vaktini harcayan, iyi ve kötü yorumlar yapıp beni hem mutlu eden hem de çok daha iyisini yapmaya teşvik eden herkese tekrar teşekkür ederim.
İki gün önce panoda,Cade'in ağzından yazdığım bölümden bir kesit yayınladım. Bu kitabın başından beri yapmak istediğim şeylerden biriydi. Hem takipte olmayanlar, hem de gözden kaçıranlar için hatırlatmak istedim. İsterseniz göz atabilirsiniz.
Herkese keyifli okumalar ve tekrar teşekkürler...
Elbette Cade beni geride kalmaya ikna etmeyi başardı.
O, Roy, Jacob ve Carol yine bir keşif için giderlerken, geride kalan bizler her türlü tehlike için özellikle tetikteydik.
Antrenmanlar iptaldi ve herkes yine olacakları,ya da neler bulacaklarını beklerken diken üstündeydi.
Sırf vakit geçirmek ve kafamı dağıtmak için Greta'ya katılıp, yine çocuklara masal okumasını izlemeye başladım. Üstelik bu, Andre'yi görmem içinde de iyi bir fırsattı. Olan biten o kadar şeyden sonra onunla istediğim kadar vakit geçirememiştim ve dürüst olmak gerekirse, o bacaklarıma yapışan pişkin hallerini bile özlemiştim...
Andre ile Greta'yı dinlerken, muzip gözlerimiz birbirimizin üzerindeydi. En az onunda benim kadar bu hikayeden hoşlanmadığını bilmek güzeldi...
Bu ara da Greta ile Luke'un da araları iyi gibiydi ve bu kez arkadaşım için, bunun sadece platonik bir seviyede kalmamasını umuyordum.
Tekrar küçük deniz kızının masalını anlatırken, bu kez büyük bir farkındalıkla sürekli bu hikâyeyi anlatıp durmasının altındaki gizli mesajı anlıyor gibiydim.
Greta'da prensiyle konuşamıyordu...
Sebebi bu olabilir miydi?
Gözlerim kucağındaki kızıyla birlikte tıpkı benim gibi dikkatle Greta'yı dinleyen Melinda'ya kaydı.
Yüzünde çok nadir görülen o tebessümlerinden biri vardı.
Nadirden kastım; sadece kızıyla olduğunda yüzünün gülüyor olduğuydu.
Birden bakışları bana dönünce göz göze geldik.
Ve ilk defa bana nefretle bakmadığını görmek bir an için afallamama sebep oldu.
Elbette sevgi dolu bakışları içimi ısıtmıyordu, ancak belki de bu bile bizim için yeni bir başlangıç anlamına geliyordu.
Bakışlarını ilk kaçıran bendim. Gözlerim etrafta kendime odaklanacak başka bir şeyler ararken, pencereden sahili izlemeye başladım ve kaşlarımı çatarak etrafta olması gerekenden az koruma olduğunu fark ettim.
Hatta hiç yoktu...
Nöbetçi kulelerinin bile boş olduğunu görünce hafifçe yaslandığım duvardan doğruldum ve dikkat kesilerek etrafı dinlemeye başladım...
Çok sessizdi...
Gereğinden fazla sessiz...
Tedirgin bakışlarım Greta'nınkileri bulduğu an konuşmayı kesip kaşlarını çatarak bana bakmaya başladı.
"Bir sorun mu var?"
Melinda çoktan ayaklanmış ve dikkatli gözlerini bana dikmişti.
Tetikteydi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUFAN
FantasyKavuşamadığı prensinin ardından ağlak gözlerle bakan o deniz kızı hikâyelerini unutun. Çünkü gerçekle yakından uzaktan hiçbir ilgisi yok. Bu sadece onları zayıf, duygusal ve güçsüz birer mitolojik varlık olarak düşünmeniz için bilinçli olarak yaratı...