Şaşkınlıkla gözlerimi kırpıştırıp Greta'ya, "Bir deprem daha mı yaratmamı istiyorsun?" diye sordum.
"Toprağı kontrol etmen sadece deprem yaratabildiğini göstermez Alina." dedi bana zekâmdan emin olamıyormuş gibi kuşkulu bir bakış atarken.
Hemen ardındansa, "Gel benimle." diyerek elimden çekiştirmeye başladı.
Önce tarım katına çıktık ve orada çalışanlardan birinden, odasında yetiştirmek istediğini söyleyerek saksı içinde bir çiçek istedi.
Ardındansa beni odasına götürerek masanın üstüne aldığımız saksıyı ve musluktan doldurduğu bir bardak suyu koydu.
Nihayet gelip yanıma oturup, "Göster bana Alina." derken ses tonu rica eder gibi olsa da içinde barındırdığı heyecanı biraz bile saklamaya yetmemişti.
Benim için kolay olanla başladım.
Elimi hafifçe kaldırarak bardakta bulunan bütün suyu avucumda topladım ve bir yıldız şeklini verdim.
"Tanrılar aşkına!" diye apar topar yerinden kalkarken sandalyesi geriye devrilmişti.
Suya şekiller vermeye devam ettim. Yine bir yıldız, bir kalp, bir gül ve ardından bir at.
Sonra elimi hafifçe kaldırarak suyu odanın içinde gezdirmeye başladım. En sonundaysa yine bardağın içine yerleştirdim.
"Buna inanamıyorum." dedi hayret dolu titrek bir nefes alıp.
Bir an ikimiz de sessiz kaldık. Çünkü bu süreye Greta'nın kendine gelmesi ve düşüncelerini toparlaması için ihtiyacımız var gibi görünüyordu.
Biraz zaman geçtikten sonraysa dikkatli bakışları masada duran saksıya kaydı. "Şimdi toprak içinde bir şeyler dener misin?"
"Açıkçası bir deprem yaratmak dışında toprakla hiç deneyimim olmadı."
Benim bu konuda yaşadığım tedirginlik belli ki Greta'nın umurunda bile değildi.
Elini umursamaz bir tavırla geçiştirir gibi sallarken, "Sadece suyu kullanırken odaklandığın gibi dene." diye karşılık verdi.
Derin bir nefes alıp avucumu yukarı doğru kaldırdım ve dikkatle oldaklandım. Saksının içindeki tüm toprak önce hafifçe titreşti ardından tıpkı suda olduğu gibi avucumun üstünde bir top halini aldı.
Gülümsedim ve bu kez toprağa şekiller vermeye başladım.
Önce bir ev, sonra bir araba ardından bir heykel...
Çıplak bir heykel...
Kaşlarım çatıldı...
Gözlerimi kırpıştırarak daha dikkatli baktım...
Hay lanet! Cade'e ne kadar da benziyordu.
Greta'nın şaşkın bakışlarını üstümde hissettim ve dikkatim hızla dağılırken tüm toprak patlar gibi etrafa saçıldı.
Ters ters bana bakıp, "Bu pisliği temizleyebilirsin diye düşünüyorum." dedi eliyle üstüne başına bulaşmış toz toprağı silkelerken.
Kızarmıyor oluşuma bir kez daha minnettar kalırken, kafamı sallayarak onu onayladım ve yine tüm dikkatimi etraftaki toprağa yönelttim. Etrafa saçılmış tüm toz toprak, birkaç saniye içinde tekrar avucumun üstünde top haline gelmişti.
Bu kez bir şekil vermeyi aklımdan bile geçirmeden hepsini direk saksının içine doğru yönlendirdim.
"Bir şey daha denemeni istiyorum Alina. Bu kez saksıdaki çiçeğe odaklan."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUFAN
FantasyKavuşamadığı prensinin ardından ağlak gözlerle bakan o deniz kızı hikâyelerini unutun. Çünkü gerçekle yakından uzaktan hiçbir ilgisi yok. Bu sadece onları zayıf, duygusal ve güçsüz birer mitolojik varlık olarak düşünmeniz için bilinçli olarak yaratı...