Cade'in bana aşık olduğunu söylerken beni mi deniyordu?
Aramızda olan biteni bilmiyor olduğunu düşünüp kendimi kandırmayacaktım. Elbette biliyordu. Ancak benden bir şeyler duymak istiyorsa daha çok beklerdi.
"Bu ihtimali şimdilik düşünmek istemiyorum ve açıkçası pekte olası da bulmuyorum."
İşte bu kadardı. Ne kızarmış, ne de bir açık vermiştim. İnkâr etmek onu haklı çıkarırdı ve beni ele verirdi. Ancak inkâr etmesem de aynı şey olacaktı. O yüzden ucu açık bir cevap en iyisiydi.
Yine de bu rağmen kaşları alaycı bir tavırla havaya kalktı ve "Sen öyle diyorsan." dedi.
Tavrını görmezden geldim.
"Beni öldürmeyeceğinden bu kadar eminsen neden bugün geldin?" Bu konuyu değiştirmek için iyi bir yoldu ve açıkçası kafamı fazlaca kurcalayan sorulardan bir tanesiydi.
"Aslını istersen emin değilim kızım. Fakat bu zaman kadar kendini koruyabilecek olmana güvendim. Ancak bugün zehir yüzünden kendini koruyamayacak durumdaydın. Ve işin aslı Kingu tekrar mahlûklarını gönderebilirdi."
"Sanırım asıl sebep Kingu. Yoksa Cade'in bana gerçekten bir zarar vereceğini düşünseydin bence beni oradan zorla çıkartırdın."
Umursamaz bir tavırla omuz silkmesi bu konuda haklı olduğumu kanıtlar gibiydi. Buraya geldiğimizden beri söylediklerinde tam olarak dürüst olduğu da söylenemezdi. Sanki daha çok sorularıma birden fazla cevap verip, bana tam olarak doğruyu söylemeyerek gerçeği aralarından seçmemi istiyor gibiydi. Bu da elbette onu sözünü bozmuş olmaktan kısmen korurdu.
Belki de tek bir cevabı olan sorular sormalıydım.
"Melinda, Kingu'nun kuklalarından biri mi?"
"Hayır, o sadece şu barmenin gazına gelmiş sistemdeki bir çarklı diyebiliriz."
"Bugün Kingu'nun gelip gelemeyeceğini bilmen gerekmez miydi?"
"Bilemem."
"Neden."
Gözlerini kısıp sanki bana "Ne yaptığımı sonunda anladın aptal kız." bakışlarıyla baktı.
"Çünkü o lanet bir büyücü ve kendini bizden gizlemenin yolunu bulmuş."
"Bunu nasıl yapabilir?"
"Ben nereden bileyim."
"Sen bilmeyeceksin de kim bilecek?"
"Netice de onu göremiyorum değil mi?"
"Bu gizlenme zamazingosunu bulana kadar görebilirdin ama?"
"Yapacak daha önemli işlerim vardı."
"Ne gibi?"
"Mesela sana göz kulak olmak gibi."
"Bana göz kulak olmana hiç ihtiyacım olduğunu sanmıyorum. Asla bana göz kulak olman gerekmedi, ben hep kendi başımın çaresine kendim baktım."
"Elbette. Özellikle de son zamanlarda bu konuda ki performansın resmen bunun kanıtı gibi."
Damarıma mı basacaktı? Peki, öyle olsundu o zaman...
"Bu konuda da sana gerek kalmadı değil mi Marduk? Sonuçta başımı beladan kurtaran yine Cade oldu."
Yüzünde alaycı bir ifade belirirken, dudakları sanki gülmek üzereymiş gibi seğirdi.
"Ona âşıksın değil mi Alina?"
Bunu beni denemek için mi yapmıştı?
Ne söyleyeceğimi bilemiyor gibi ağzımı sanki konuşmak istercesine birkaç kez açıp kapattım. En sonunda kollarımı savunmacı bir tavırla göğsümde birleştirip, "Elbette değilim." diye inkâr ettim. İşte sonunda beni inkâr etmek zorunda bırakmıştı ve bu da onu haklı çıkaracaktı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUFAN
FantasyKavuşamadığı prensinin ardından ağlak gözlerle bakan o deniz kızı hikâyelerini unutun. Çünkü gerçekle yakından uzaktan hiçbir ilgisi yok. Bu sadece onları zayıf, duygusal ve güçsüz birer mitolojik varlık olarak düşünmeniz için bilinçli olarak yaratı...