72. Bölüm - Minnet

4.6K 521 69
                                    

Ben, Cade, Trever, Peter, Roy, Melinda, Jacob ve onlara bağlı birlikler adaya gidecekken; ekibin geri kalanı her ihtimale karşı gemide kalmıştı.

Durumdan çokta hoşnut oldukları söylenemezdi... Netice de geride kalan olmak gerçekten can sıkıcıydı.

Her birinin ekibi en az üç yüz kişiden oluşuyordu. Ancak geride kalanlara onları da eklemiştik. Ve herkes ekibinden en fazla on adamını yanında getirmişti. 

Geride kalan gemi önemliydi. Ne olursa olsun bunun bir tuzak olma ihtimaline göre hareket etmiştik. Cade'in en kötüyü düşün ve hazırlıklı ol gibi bir düsturu vardı ve haksız da sayılmazdı. Arkamızda bıraktığımız gemide her şeyden önemlisi çocuklar vardı...

Ahhhh! Ve elbette Tammuz'da yanımızdaydı.

Ona son ana kadar planımızdan bahsetmemiştik. Çünkü Cade koşa koşa Bendis'e gitmeyeceğinden emin değildi.

Ancak ben gideceği kişinin Bendis değil Marduk olduğunu düşünüyordum ki Marduk zaten burada olma sebebimizdi.

Yani Tammuz'un planımızı berbat etme ihtimali benim için yok denecek kadar azdı.

Üstelik ona geride kalma şansı da sunmuştuk. Netice de yeryüzüne müdahale edemezdi. Ancak gözlerinde gördüğüm o vahşi parıltı kesinlikle savaş ve kan dökme açlığıydı.

Biliyordum, çünkü aynısı benim gözlerimde de vardı.

Ancak elbette gelme bahanesi beni korumaktı.

Tahminlerimize göre; karşımızda on binlerce deniz kızı, balık adam ve insan bulacaktık...

Ve bizim sayımız sadece elliyi buluyordu.

İçten içe homurdanmadan duramıyordum.

Benim için bu sayı olması gerekenden kırk dokuz kişi fazlaydı...

Denizaltından karaya çıktığımız an Cade üstümüzdeki görünmezlik büyüsünü hemen kaldırdı.

İçimdeki sıkıntıdan sanki sonunda kurtulabilmiş gibi gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım.

Gözlerimi tekrar açtığımda ada karşımdaydı...

Gülümsedim ve gülümsememin gaddarca olduğundan neredeyse emindim.

Umarım Kingu buradaydı.

Çünkü kapatmamız gereken bir hesabımız vardı.

"Kuzeydeki gemi bizden, bu yüzden dikkatli oluyoruz. Unutmayın ve herkesin gözü birbirinin üstünde olsun. Kulaklıklarınızla iletişimde kalın." diyen Cade'in sesini duydum ancak dönüp ona bakacak durumda değildim.

Son bir haftadır, bana ömrümce yetecek kadar konuşma dinlemiştim.

Önce hangi oyuncağına oynayacağına karar veremeyen bir çocuk gibi; yakıp yıkmaya nereden başlasam diye gözlerim etrafta geziniyordu.

Tam o sırada sonunda birileri bizi fark etti.

Gözlerimi devirip içimden, "Nihayet." demekten kendimi alamadım.

Yumruk olmuş ellerim çoktan alevlerle kaplanmıştı.

Kollarımı iki yana açtığım an; ellerinde otomatik silahlarıyla bize doğru gelen yaklaşık otuz kişilik grubun, yarıya yakını bir an da yerden yükselen lavların içinde kaldı.

Kahretsin!

Bunu yapan ben değildim!

Öfkeyle kısılan gözlerim hızla Cade'i buldu, bana pişkince sırıtıp göz kırpmasına resmen surat asarak karşılık vermiştim.

TUFANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin