64. Bölüm - Toplantı

5.8K 607 86
                                    

Ertesi gün gözlerimi açtığımdaysa yatağımdaydım. Cade'in sessiz olmak için çabaladığı tıkırtılara gülümsemeden edemedim. Yatakta hafifçe doğrularak oturup, gözlerimi kahve makinasının başındaki Cade'e diktim ve resmen nefesim kesildi.

Üstündeki tişötü çıkartmıştı... Kusursuzluğuyla uyum içindeki sırt kasları hareket ettikçe kasılıyor ve bende sonsuza kadar onu izleme isteği uyandırıyordu.

Her zaman yataktan yeni çıkmış gibi dağınık görünen saçları, başka birinde kesinlikle aynanın başında saatler harcamasına sebep olacakken onun doğallığından kaynaklanıyordu. Koyu kirpiklerine ve insanı içine çeken o neredeyse siyah denebilecek gözlerineyse dibim düşmeden edemiyordum. Ona en çok yüzündeki kirli sakalın mı, yoksa yeni tıraş olmuş halinin mi  yakıştığına ise karar bile vermiyordum.

Arkasına dönüp, dolaptaki bardaklara ulaşmak için uzandığında bakışlarım yavaşça aşağıya doğru indi... Ve karın kaslarının alt kısmındaki o derin V işte gözlerimin önündeydi...

Kesinlikle gördüğüm en muhteşem şeydi ve tartışmasız bir şekilde göz alıcı bir birleşime sahipti. Bedeninden yayılan o kışkırtıcı sıcaklığı olduğum yerden bile hissedebiliyordum. Sadece kusursuz birleşimiyle bile benim için herkese taş çıkartırdı, ancak onu esas karşı konulmaz yapan o erkeksi havasıydı.

Tabi onda bundan çok daha fazlası vardı.

Sahip olduğu güçten ve iradesinden kaynaklanan o görünmez alan karşısındakini farkında bile olmadan etkisi alanına alıyordu. Baş döndürücülüğü ve çekiciliği ise işte esas bundan kaynaklanıyordu.

Kendimi defalarca "Bakma!" diye azarlasam da kafamdaki tüm bu düşünceler içinde resmen kaybolmuştum.

Sonra birden o yakıcı bakışlarını üstümde hissettim.

Sesli bir şekilde yutkunup hızla bakışlarımı kaçırdım ve sanki az önce içten içe genlerine, böyle kusursuz bir adam yarattıkları için neredeyse şiirler yazmayacakmışım gibi kayıtsız görünmeye çalıştım.

Ancak, elbette sanki onu tek bir lokmada yiyecekmişim gibi attığım bakışları görmüştü.

Bundan emin olamasaydım bile; elinde dumanı tüten iki kahve fincanıyla gelip yanıma otururken attığı o ukala sırıtışı, onu dikizlerken yakalandığımı anlamam için yeterli olurdu.

Bana arsızca göz kırpıp elindeki kahve kupalarından birini uzattığında ise bu kez bir yumruk atarak o gülümsemeyi yüzünden silme isteği duyuyordum.

Dudak bükerek uzanıp kahvemi alırken, "Antrenmana geç kalmadık değil mi?" diye sorup hızla az önce yaşadığım talihsizliği unutturma girişiminde bulundum.

Kafasını sanki düşünür gibi hafifçe yana eğdi. "Aslını istersen bugün antrenman yok. Ancak bundan sonrası için antrenmanlara katılmak yerine bana yardım edebileceğini umuyordum."

Kaşlarım düşünceli bir şekilde çatılırken, "Ne konuda?" diye sordum.

"Açıkçası antrenman konusunda herkes eşleştiği kişi ile devam edebilir. Benim endişelendiğim temel grup dışında kalan diğerleri..."

"Eğitim alan askerlerden mi bahsediyorsun?"

Kafasını sallayarak beni onayladı. "Özellikle yeni gelen insanların bulunduğu grubun her ihtimale karşı en azından başlarının çaresine bakmaları lazım Alina."

"Onları eğitmemi istiyorsun?" dedim soru sorar gibi.

"Bize karşı hala biraz mesafeliler. Ancak senden bahsederken gözlerinde gördüğüm takdir, belki onlarla iletişim kurma konusunda bizden çok daha başarılı olabileceğini düşündürüyor."

TUFANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin