Benim verdiğim tepkinin aksine Trever bir milim bile yerinden kıpırdamamıştı. Gözlerini kapatıp derin ve sesli bir nefes aldığında o sırada içinden birkaç küfür savurduğundan da emindim.
"Aslını istersen ediyorsun. Ama zaten çoktan ettiğin için, sırf kibarlıktan bir önemi yok diyeceğim." diye cevap verdi.
Cade'in, "Alina ile konuşmam lazım." demesiyle kalbim korkudan teklemeye başladı.
Hay lanet! Depremin kaynağının ben olduğumu anlamışlar mıydı yani?
Trever'ın keyfi kesinlikle kaçmıştı ancak yine de, "Peki, madem öyle sizi yalnız bırakayım." deyip asansöre doğru yöneldi.
Cade dikkatle Trever'ın gidişini izlerken, bende bu fırsatı değerlendirip Cade'e ölçüp biçen bakışlarla bakıyordum. Yanımda olmaya katlanamadığını sürekli bir şekilde göstermek için fazladan çaba sarf ettiğinden burada olmasının tek bir sebebi vardı; o da olan biten yüzünden benden şüphelenmesiydi.
Henüz emin değildi, yoksa çok daha farklı bir giriş yapardı -yani çoktan tepeme binerdi- ancak anlamlandıramadığı kuşkuları vardı ve tüm içgüdüleri onu bir şekilde bana yönlendiriyordu.
Trever gözden kaybolur kaybolmaz bakışları beni buldu.
"Normalde burası sana yasaklı olan bölgeler arasında Alina ve sana koyduğum sınırlara saygı duymanı bekliyorum."
"Kendi başıma gelmedim yanım..."
Konuşmama fırsat vermeden sözümü kesti ve "Bu sonucu değiştirmiyor." dedi bana iyice yaklaşıp neredeyse Trever kadar yakınımda dururken.
Gözlerini benimkilere dikerken orada gördüğüm arzu dolu kıvılcımlar yine hayal gücümün bir oyunu olabilir miydi?
Hemen ardınan, "Benim grubumda yer alacaksın." derken sesi tonu o kadar ifadesizdi ki neredeyse yanlış görmüş olduğumdan emin olacaktım.
Neredeyse...
Bununla birlikte yine de bir an neden bahsettiğini anlamayarak gözlerimi kırpıştırdım. Neticede beklediğim bu değildi. Ancak hızla aklıma; temel grupdaki herkesin bir ekibi olduğunu ama benim böyle bir ayrıcalığa sahip olamayacağımı ve bu yüzden ancak içlerinden birinin ekibinde yer alabileceğimi söylediği geldi.
Üstelik daha bana antrenmanlar için bir partner de ayarlamamıştı. Umarım bunun için kum torbalarını kullanmamı beklemezdi.
"Stratejik bir şekilde düşünseydin beni grubun en zayıf halkasına gönderirdin. Ancak hislerinle hareket ediyorsun ve beni gözünün önünden ayırmak istemiyorsun. Buna alınmalı mıyım?"
Dudakları seğirirken, "Bu söylediğinden çıkan iki sonuç var. Peki, ben alınmalı mıyım?" diye sordu.
Çok yakındı... Cade'de, Trever'da ki gibi bir kışkırtıcılık yoktu. Onda, o otoriter ve erkeksi havasından kaynaklanan çok daha çekici bir birleşim vardı. Çok daha karşı konulmaz...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUFAN
FantasyKavuşamadığı prensinin ardından ağlak gözlerle bakan o deniz kızı hikâyelerini unutun. Çünkü gerçekle yakından uzaktan hiçbir ilgisi yok. Bu sadece onları zayıf, duygusal ve güçsüz birer mitolojik varlık olarak düşünmeniz için bilinçli olarak yaratı...