Normalde yayınladıklarımdan biraz daha uzun bir bölüm yayınlamak istedim bugün. Aklınıza takılan soruların ya da Alina'nın cevaplarının yarıda kalmasını istemedim...
Keyifli okumalar...
Gözlerimi Trever ve Greta'nın afallamış yüzlerinden ayıramıyor, dönüp de arkama bakmaya korkuyordum. Arkamda ki babamdı! Ve kahrolasıca bir Tanrıydı...
Tıpkı Semiramis gibi gözlerinde görebileceğim yabancılık ve küçümsemeden korkuyordum. Lanet olası bir birinci sınıf Tanrıçaydım ama bu içimde annesinden sevgi bekleyen küçük kızın umurunda bile değil gibi görünüyordu.
Pekâlâ, o zaman bu korkuyu da bastırmak bana düşüyordu. Yavaşça ayağa kalkıp doğruldum ve endişelerimi biraz bile belli etmediğim bir tavırla arkamı döndüm.
İşte babam tam karşımda duruyordu. Heybeti ve sahip olduğu güçten gelen havası, resmen dizlerimin bağını çözüp tekrar yere kapaklanmama sebep olacaktı. Tıpkı benimki gibi olan kızıl saçları dalgalar halinde ensesine kadar geliyor, sıcacık bakan ışıl ışıl gözleri dikkatle yüzümü inceliyordu. Bakışlarında benim bile görebildiğim sevgi ve şefkat boğazımın düğümlenmesine sebep olurken, gözlerim akıtmak üzere olduğum gözyaşlarıyla yanıyordu.
Peki, kimdi o?
Tam o sırada Greta'nın korku dolu sesli bir nefes aldığını duydum. Birkaç adım atıp tam yanımda durup kafasını sanki saygı gösterir gibi hafifçe eğdi ve huşu dolu bir sesle, "Marduk." dediği anda nefesim kesildi.
Babam Marduk muydu yani?
Hem Greta bunu nerden bilebilirdi ki?
Kafa karışıklığıyla Greta'ya baktığımda göz göze geldik. Sanki ne düşündüğümü anlamış gibi eliyle boynunu işaret etti. Tekrar babama döndüğüm de boynunda kalın bir zincire takılı akrep sembolünü gördüm.
Daha birkaç gün önce Greta ile Marduk'un sembolünün bir akrep olduğunu konuşmuştuk.
"Kiminle konuşuyorsun Greta? Burada neler oluyor?" dedi Trever
Şaşkın bakışlarla önce ona, sonra babama baktım. Marduk'u göremiyor muydu yani?
Greta kısık bir sesle, " Sessiz ol." dedi tıslar gibi.
Marduk sırıtarak gözlerini devirdi ve elini gelişi güzel bir şekilde salladığı an Trevar'dan gelen, "Kahretsin bu da ne? Kim bu be?" diyen panik dolu bir ses duydum. Resmen olduğu yerde sıçramıştı.
Marduk ise daha çok kendi kendine söylenir gibi, "İşte tam olarak bu yüzden beni görmesin istedim." diye mırıldandı. Sanırım Trever'ın, Greta ve benim sonunda kafayı sıyırıp kendi kendimize konuşmaya başladığımızı düşünecek olması ihtimalinin, onu gördüğünde verdiği tepkiden çok daha katlanılabilir olduğunu düşünüyordu.
"O Alina'nın babası. Şimdi lütfen sus."
"Bir açıklamayı hak ediyorum bence."
Babam gözlerini benimkilerden bir an bile ayırmadan bana doğru geldi. Bir adım ötemde durdu ve elini tutmam için uzattı.
"Neden arkadaşın kuzenine bir açıklama yaparken, biz de seninle özel olarak konuşmuyoruz?"
Tedirgince tutmamı beklediği eline baktım. Kararsızdım...
Beni teşvik etmek ister gibi gülümseyip hafifçe kafasını eğdi ve "Lütfen Alina. Bir açıklamayı en çok hak eden sensin." dedi
Bakışlarımı ondan ayırmadan güçlü ve sıcak elini tuttum. Sonraysa bir anda yüksekten düşer gibi olup tüm dengemi kaybederek korkuyla gözlerimi kapattım. Çok kısa bir süre sonra ayaklarımın tekrar yere değindiğini hissettim ve muhtemelen elini sıkıca tutmasaydım kaybettiğim dengem yüzünden kendimi tekrar yerde bulmamam işten bile değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUFAN
FantasyKavuşamadığı prensinin ardından ağlak gözlerle bakan o deniz kızı hikâyelerini unutun. Çünkü gerçekle yakından uzaktan hiçbir ilgisi yok. Bu sadece onları zayıf, duygusal ve güçsüz birer mitolojik varlık olarak düşünmeniz için bilinçli olarak yaratı...