Daha arkama dönemeden kanımın damarlarımda buz kestiğini hissediyordum. Donuyordum olmama rağmen sanki tüm bedenim acı içinde yanıp kavruluyordu. Deli gibi titriyordum ve en sonunda tökezleyerek dizlerimin üstüne yere düştüm.
Cade'in haykırdığını duysam da ne dediğini anlayamıyordum.
Ardından içim mükemmel bir sıcaklıkla doldu. Titremelerim geçti. Vücudum rahatlamaya başladıkça tüm uzuvlarımın uyuştuğunu ve canımı yakan o kavrulma hissinin giderek azaldığını hissettim.
Uyuma isteği kapladı tüm düşüncelerimi. Uyku karşı konulmaz bir şekilde beni içine çekerken bir daha uyanmamak istiyordum. Cade, sürekli olarak adımı haykırmaya devam ederken hatırladığım son şey bu oldu.
Tekrar kendime geldiğimde yatağımdaydım ve... O da nesi?
Neden çıplaktım?
Hafifçe kımıldanıp sırt üstü dönerek etrafıma bakındım.
Cade, yarı çıplak bir şekilde hemen yatağın yanında bir sandalyede oturmuş dikkatle beni izliyordu.
Üstümdeki örtüyle kendimi iyice kapatarak doğruldum ve arkama yaslandım.
"Ne- ne..." dedim çatallaşmış sesimle.
Öksürerek boğazımı temizleyip, "Ne oldu?" diye sordum.
Her şey zihnimde bölük pörçüktü. Cade'i sağa sola savur, Cade ile tartış, sonra Cade'i tekrar sağa sola savur...
Sonra deli gibi üşüdüğümü hatırladım ve nasıl uykumun geldiğini...
Lanet olasıca Melinda!
Hatırlamıştım!
"Melinda." diye tısladım sıktığım dişlerimin arasından.
Ardındansa dönüp ters bir şekilde Cade'e bakıp, "Sevgilini üstümden çek Cade. Bir daha odama gelip beni tehdit ederse, ya da antrenman sahasında ki gibi bir şeyi tekrar denerse olacaklardan ben sorumlu değilim."
"Tanrılar aşkına! Gözünü açar açmaz yine dır dır ediyorsun."
Resmen öfkemde boğuluyordum. "Ne bekliyordun? Teşekkür mü?"
Duraksadım. "Ayrıca kıyafetlerin neden üstümde değil?"
"Hipoterminin iki aşaması vardır. İlk aşama da vücut ısısı otuz iki dereceye düşene kadar sürer. Üşüme, titreme, ısı düştükçe tökezleme, hareketlerde sözlerde mantıksızlık belirtileri gözlenir. İkinci aşama da, yani otuz iki derecenin altında durum ciddileşir. Üşüme ve titreme geçer, nabız yavaşlar. Hızla müdahale edilmezse; yavaş ve mutlu bir şekilde ölünür."
Alaycı bir ifadeyle tek kaşımı kaldığı ona baksamda ses tonum hala yaşadığım öfkeden izler taşıyordu. "Arada bir yerde ölümsüz olduğumu unutmuş olmalısın."
Sanki beni duymamış gibi konuşmaya devam etti. "Bizdeyse durum müdahale etmezsek eğer acılar içinde kıvranarak kendine gelmeyle son bulur."
"Müdahaleden kastının sadece beni soymakla kalmadığını varsaymalı mıyım?"
"Vücudunu ısıtmam gerekiyordu." derken bana komodinin üstünde duran kupayı uzattı.
İçindeki sıcak çikolatanın huzur ve mutluluk verici kokusu bile gerilmiş sinirlerimi yatıştırmak için yeterliydi ve nasıl başardıysa hala sıcacıktı...
Bir lokma alıp dik dik ona baktım.
"Acılar içinde kendime gelmeyi tercih edebileceğim hiç aklına gelmedi mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUFAN
FantasyKavuşamadığı prensinin ardından ağlak gözlerle bakan o deniz kızı hikâyelerini unutun. Çünkü gerçekle yakından uzaktan hiçbir ilgisi yok. Bu sadece onları zayıf, duygusal ve güçsüz birer mitolojik varlık olarak düşünmeniz için bilinçli olarak yaratı...