Melinda'nın ses tonundan buram buram yapmacıklık akan o tiz sesiyle, "Seni burada görmek ne kadar da hoş bir değişiklik Greta." demesine homurdanmamak için kendimi zor tuttum.
Greta ise aynı tavırla karşılık vermekten çekinmeden, "Alina ile bir değişiklik yapıp günümüze biraz heyecan katalım diye düşündük." dedi.
"Söz konusu Alina'ysa bu konuda zorlanmıyor olman lazım aslında." Bu kez konuşan Cade'di. Kafamı kaldırıp ona baktım. Demek aslında burada olduğumun farkındaydı... Ancak bana bakarak ya da konuşarak varlığımı onaylamakta da, en az yokmuşum gibi davranmak kadar kararlı gibi görünüyordu.
Tekrar hedefime odaklandım ve gözlerim etrafta gezindi. Lanet olasıca Ray ortalıklarda görünmüyordu. O sırada Melinda'nın bakışlarını üstümde hissettim. Etrafı tarayıp birini aradığımı anlamıştı ve nedense bu ilgisini çekmiş gibi görünüyordu.
"Trever'ı arıyorsan göreve çıktı, birkaç gün ortalıklarda olmayacak."
İşte bu bir fırsat olabilirdi.
"Aslını istersen Ray'i arıyorum." derken imalı bakışlarım Cade'e döndü. Göz göze geldik ancak tek bir renk bile vermiyordu. Neden bahsettiğim hakkında hiçbir fikri yokmuş gibi omuz silkti.
Ancak neyse ki Melinda onun kadar zeki değildi.
Kafası karışmış gibi Cade'e bakarak, "Onu Trever ile birlikte göreve göndermedin mi?" diye sordu.
Sanki Cade kimi gönderdiğini hatırlamayacaktı da...
Melinda'yı duymamış gibi yemeğini yemeye devam ediyordu. Şüpheyle kısılan gözlerimi Cade'e diktim. Olağanüstü duyma yeteneğine sahip biri için bu tavrı fazlasıyla kuşku uyandırıyordu.
"Eeeee?"
Kafasını kaldırıp bana baktı.
"Melinda'ya cevap vermeyecek misin?" dedim tek kaşımı meydan okur gibi kaldırarak.
"Tıpkı senin sorularına cevap vermem gerekmediği gibi, onunkilere de cevap vermem gerekmiyor. Kimseye bir açıklama yapmak zorunda değilim. Ancak nedense Melinda bunun farkındayken, senin kafan bir türlü basmıyor. Duracağın yeri bir türlü öğrenemiyorsun Alina."
İçten içe sırıttım. İşte sonunda açık veriyordu. Çünkü şu an bunu kasıtlı olarak yapıyordu. Beni damarıma basarak sinirlendirecek, cinlerimi tepeme çıkartıp bir tartışmanın içine çekecek ve böylece de konuyu geçiştirmiş olacaktı. Davranış çözme tekniklerinin kutsal kâsesini bulmuş gibiydim.
Tanrılar aşkına! Kendime sarılıp öpmek istiyordum. Hatta elimi sıkıp tebrik etmek. Sonunda Cade'in şifresini çözmüş gibi hissetmekten kendimi alamıyordum.
"Belki de sürekli bir engel gibi karşıma çıkmayı bırakmalısın. Böylece durmama gerek kalmaz."
Ne yaptığının farkında olduğumu anladığı anı, bakışlarından yakalamak benim için hiç de zor olmamıştı.
"Belki de kafanı biraz da olsa kullanmayı öğrensen, sürekli karşına çıkmama gerek kalmaz."
"O gece gerçekte neler olduğunu bir şekilde öğreneceğim Cade."
Melinda ve Greta'nın tedirgin bakışları Cade ile aramızda gidip geliyordu.
"Öğrenmen gereken tek şey belki de nasıl içileceğini bilmek olmalı."
"O konuda yeteri kadar deneyim sahibiyim."
"Belli ki değilmişsin." diye karşılık verdi homurdanır gibi.
"Belli ki sende gizli saklı işler çevirmek konusunda deneyim sahibi değilsin. Belki aceleci davranıp beni kendin bayıltmak yerine, kullandığınız ilaç her neyse onun etkisini göstermesini beklemeliydin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUFAN
خيال (فانتازيا)Kavuşamadığı prensinin ardından ağlak gözlerle bakan o deniz kızı hikâyelerini unutun. Çünkü gerçekle yakından uzaktan hiçbir ilgisi yok. Bu sadece onları zayıf, duygusal ve güçsüz birer mitolojik varlık olarak düşünmeniz için bilinçli olarak yaratı...