Tesisteyken sürekli tekrar suda olabilmenin özlemini duyardım. Sessizliğinin getirdiği huzuru, sonsuzluğunun verdiği özgürlük hissini tekrar hissedebilmenin hayalini kurardım. Ancak şimdi bu kahrolası sahilde oturmuş, önümde uzanan engin maviliğe bakarken; düşünebildiğim tek şey yine tek başıma olduğumken, yaptığım tek şeyse hep evim gibi gördüğüm sulara sadece uzaktan bakmaktı.
O tesise girdiğim ilk günden beri olan biten her şeyi zihnimde ilmek ilmek tekrar dokudum. Yakalanışımı ve Cade'in ben daha kafesteyken kim olduğumu öğrendiğindeki tavırlarını. Ardından odasında onlarla ilgili düşüncelerimden emin olmak ister gibi benimle konuşmasını...
Bu konuşmanın en başında özellikle kim olduğumdan emin olmak isteyerek, bana gerçekten Semiramis'in kızı olup olmadığımı sorarak konuya girmişti. Belki de asıl amacı sadece bunu öğrenmekken, onlarla ilgili ne düşündüğüm hiçbir zaman umurunda olmamıştı.
Sonra beni serbest bırakmıştı... Belki de gerçekten hiçbir gücüm olmadığını düşünerek hayal kırıklığına uğramış ve Marduk'un kızı olmadığımı sanmıştı... Ancak babamın güçlerin ortaya çıkmasının yüzyıllar alabileceğini söylediğini çok net hatırlıyordum. Bu durumda beni bırakırken kim olduğumdan emin olmuş olmasının imkânı yoktu...
O halde neden beni serbest bırakmıştı ki?
O da diğer gemiler gibi Critias'ın yerini öğrenmek istiyor olabilir miydi?
Bunu neden istesindi?
Düşündüm de bu en saçma teorimdi...
Belki de ben yemdim. Semiramis'in ne yapacağını başından beri biliyor olabilirdi ve bu da Cade'e diğer gemilere saldırmak için avantaj sağlıyordu...
Ancak hiç birine saldırmamıştı...
Beni serbest bırakmadan önce öpmüştü...
Ancak bu da; ona nedenini sorduğumda söylediği gibi sadece ona o an için iyi bir fikir olarak gelmiş olabilirdi, ya da belki de gerçekten Kavin'in telepatlığının hala üzerimde etkisi olup olmadığını anlamak için yapmışta olabilirdi.
Kahretsin!
Yine Cade'in bunu neden yaptığını Tanrılarda dâhil kendisinden başka cevap verebilecek olan yoktu...
Ve yine sorularım bulabildiğim cevaplardan daha fazlaydı...
Tekrar düşündüm de... Neredeyse olan biten her şeyle ilgili tam olarak hiç bir açıklamam yok gibiydi.
Mesela bana bok gibi davranıyor olmasının sebebi; ya gerçekten güçlerimi bir an önce kazanmam ve Kingu konusunda ona destek olmam olabilirken, ya da Marduk'un kızı olmamdandı.
Tanrılar aşkına! Beni gördükçe yaşadığı kayıpları hatırlamadan duramıyor olmalıydı.
Ancak onu odamdan kovduğum o gece...
İşte bunun da cevabını sadece kendisi verebilirdi. Belki de yine ona sadece o an için iyi bir fikir gibi gelmiş olabilirdi...
Ya da belki sonrasında bana hayatımın en büyük puştluğunu yapıp beni yok sayacak, yaşayacağım acıyla kazanabileceğim tüm güçleri elde edeceğimden emin olacaktı...
Tanrılar bilir neden derdim ama emindim ki onların bile bu konuda net bir fikri yoktu.
Beni sürekli kurtarıyor olmasıysa tam bir muallaktı...
Peki ya söylediği şeyler?
"Kendime engel olmak için elimden geleni yaptım Alina"
"Artık kendimde sana direnecek gücü bulamıyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUFAN
FantasyKavuşamadığı prensinin ardından ağlak gözlerle bakan o deniz kızı hikâyelerini unutun. Çünkü gerçekle yakından uzaktan hiçbir ilgisi yok. Bu sadece onları zayıf, duygusal ve güçsüz birer mitolojik varlık olarak düşünmeniz için bilinçli olarak yaratı...