Denizaltıyla gemiyi birbirine bağlayan bağlantı noktasından gemiye girdiğim an, karşımda gördüğüm kalabalık resmen nefesimin kesilmesine sebep oldu.
Neredeyse tanıdığım herkes buradaydı. Greta, Marc, Peter, Todd, Trever, Will, Sandy, Kevin...
Biraz ileride insanlardan oluşan grubun içinde Win ve Dani'yi bile görebiliyordum ve her ikisinin de bana gözlerinde şefkatle bakması resmen boğazımın düğümlenmesine sebep oluyordu.
Tam o sırada, "Alina!" diyen o tanıdık sesi duydum.
Tanrılar aşkına!!!
Gözlerim bana oyun oynuyor olmalıydı, ancak her zaman ki gibi sıkıca bacağıma yapışan minik beden bana gördüklerimin gerçek olduğunu ispatlar gibiydi.
Gözlerimi şaşkınlıkla kırpıştırıp, "Andre?" dediğim an, Cade'in belime koyduğu elinin sıcaklığını hissettim. Ardındansa kulağıma eğilip, "Umarım sürprizini beğenmişsindir." demesine ise gözlerinin içine bakıp içten bir şekilde gülümsemeden edemedim.
Demek ona neden beni kurtarmakta bu kadar geç kaldığını sorduğumda, arkanda bıraktıklarımı toparlıyorum demesinden kast ettiği buydu.
Eğilip Andre'yi kucağıma aldığım sırada bu sürprizden kesinlikle hoşlandığımı düşünüyordum.
"Biliyor musun Alina sen gittikten sonra Trebır ve Cade bizi gemiyle kurtardı."
Trever'ın homurdanıp adını düzelterek, "Trever." dediğini duydum.
Andre ise ona tuhaf bir bakış atıp, "Trev neden kız gibi güzel." deyince, sanırım o an için herkes Trever'ın tepkisinden çekindiğinden bir tepki veremese de bu durumu umursamayan sadece Cade'di ve kahkahalarla aralıksız birkaç dakika boyunca güldü.
Benimse, "Adı Trever tatlım ve sanırım ona bir kız gibi güzel demenden pek hoşlanmıyor." diye durumu toparlama çabalarıma ise; Trever sırıtırken, Cade homurdanmakla yetindi.
Andre, umursamazca küçük omuzlarını silkti. "Bu, ona öyle dememem için geçerli bir sebep değil."
Tek kaşımı kaldırıp ona sorgular gibi bakmama, "Ben de brokoli sevmiyorum. Ama bu, annemin bana sürekli o yeşil şeyi yememi söylemesine engel olmuyor." diyerek karşılık verdi.
Gözlerimi şaşkınlıkla kırpıştırdım. Elbette buna verecek bir cevabım yoktu. Çünkü kesinlikle haklıydı.
Trever kendi başının çaresine bakmalıydı. Ben elimden geleni yapmştım...
"O yüzden, bence o tıpkı bir kız gibi güzel." derken bu konuda kesinlikle inatlaşacağı dikleşen omuzlarından belliydi.
Neyse ki o sırada Sandy, "Trever aklına girmeye kalkmadan hadi gel anneni bulalım." diye Andre'yi kucağımdan alırken bana göz kırpıp sessizce,"Hoş geldin." dedi.
Kafamı sallayarak onu onayladığım an bu kez bana sıkıca sarılarak resmen yapışan Greta'ydı.
"Tanrılar aşkına Alina! Bir daha böyle saçma sapan bir şey yapıp gitme." derken sesinin boğuk çıkmasının sebebinin; boynuma gömdüğü kafasından çok, ağlamak üzere olduğundan kaynaklandığını biliyordum.
Bir süre sonra kendini toparlayıp ellerini omuzlarıma koyarak doğruldu ve buğulanmış gözlerini benimkilerden ayırmadan," Evine hoş geldin." dedi.
Hay lanet!
Sevgi gösterilerine gözlerimin yaşarması gibi bir alerji edinmiş olmalıydım...
Neyse ki kaşındırmayıp sadece gözlerimi sulandırıyordu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUFAN
FantasyKavuşamadığı prensinin ardından ağlak gözlerle bakan o deniz kızı hikâyelerini unutun. Çünkü gerçekle yakından uzaktan hiçbir ilgisi yok. Bu sadece onları zayıf, duygusal ve güçsüz birer mitolojik varlık olarak düşünmeniz için bilinçli olarak yaratı...