22. Bölüm - Greta

6.3K 714 91
                                    

İnsanların kullandığı yemekhane diğerlerinin kullandıklarından farklı bir kattaydı. Aynı yerde yaşayan ve geminin kontrolünü ele geçirmelerine bakılırsa birlikte gerektiğinde uyum içinde de çalışabilen bireyler için bu tür bir ayrım bana göre saçmaydı.

Yanılıyor olma ihtimalime karşı, "Siz neden diğerleriyle birlikte yemiyorsunuz?" diye sordum Dani'ye.

"Aslını istersen böylesi daha iyi. Normalde uyum içindeyiz ancak çok sık yan yana gelip işleri zorlaştırmak yersiz olacaktı." diyerek duraksayıp bana yandan kısacık bir bakış atarak, "Yani herkes insanlarla yaşadığı geçmişi unutmuş değil. Bir de her gün gözlerine sokarcasına bizimle dip dibe olmaları ister istemez bir gün huzursuzluk yaratabilirdi." dedi

Yanılmamıştım... "Anladım." diyerek karşılık vermeme bir süre yüzümü dikkatle süzerek tepki verdi. Gözlerindeki iyice yumuşayan o ifadedense gerçekten ne kast ettiğini anladığımı bildiğini görebiliyordum.

Ayrıca ondan öğrendiğime göre; gemide tam on iki tane insan vardı.

Yemekhaneye girdiğimizde doktor Win'de oradaydı. Onun dışındakilerin çoğu benim girmemin yasak olduğu bölgelerde zaman geçiriyor yani; silah depolarında, kontrol odasında, yemekhanede ve laboratuvarda çalışanlardan oluşuyorlardı.

Buraya geldiğimden beri ilk defa bir yerde hoş karşılanmış ve keyifli bir yemek yemiştim.

Sohbet sohbeti açıyor ve kahkahalarımız ortamın havasını her dakika keyifli bir hale sokuyordu.

"Söylesene Alina mutlaka Semiramis'i görmüşsündür. Bir tanrıça neye benzer ki?" diye sordu silah deposunda görevli Martin.

Tüm keyfim bir an da buhar olup uçmuş gibiydi. "Aslını istersen gördüğüm en güzel kadındır." derken gözlerim çoktan yanmaya başlamıştı.

"Ne olursa olsun yürüyüşünden bile zarafet akar ve kendini ona bakarken buluverirsin." Düşüncelere dalmış, gözümün önüne getirdiğim annemin görüntüsüyle yüzümde içten bir gülümseme oluşmuştu. "Narin görünür ancak bu çok büyük bir yanılgıdır. Çünkü kraliçemiz olması dışında ayrıca aramızdaki en güçlü savaşçımızdır da." Duruşumu içgüdüsel olarak gururla dikleştirdiğimin belli belirsiz farkındaydım. "Critias'daki son günümde bir Gorgon'a dönüştüğünü ve herkesin üstüne dehşet saldığını gördüm... Kaçıp kendisini kurtarabilirdi ancak o kalmayı seçti. Öyle bir lidere sahip olduğum için kendimle gurur duydum."

Buruk bir şekilde gülümserken bakışlarım masanın üzerinde birleştirdiğim ellerimdeydi. "Elbette diğer Tanrı ya da Tanrıçaları hiç görmedim. Ancak hepsinin biraz ukala ve küstah olduğundan eminim. Semiramis'de bu konuda payını fazlasıyla almıştı. Ancak halkına karşı her zaman merhametli ve anlayışlı olmuştu. Diğerlerinden farkıysa buydu."

Kızı hariç herkese sevgisini sunmaktan çekinmemişti. Diğer Tanrılarla ilgili söylediklerim de dâhil anlattığım her şeyde sonuna kadar dürüst davranmıştım. Tabi bazı gerçekleri dile getirmem başımı ciddi bir belaya sokardı. Mesela Semiramis'in annem olduğunu söylemek gibi...

Keyifli ruh halim artık iyice bozulmuştu. Masadan kalkarken Dani'ye dönüp, "Kütüphaneye hemen gidebiliyor muyum?" diye sordum.

Kafasını sallayarak beni onayladı. "Elbette tatlım. Ayrıca ne zaman istersen yemekte bize katılabilirsin."

Kaşlarım şaşkınlıkla havaya kalktı. "Bunu yapabilir miyim? Yani demek istediğim, sorun olmaz mı?"

Dani ile aynı anda, "Elbette olmaz neden olsun ki?" diyen birden çok ses duymuştum.

Gözlerim tekrar teker masadakilerin üstünde gezindi yavaşça... Hepsi de bakışlarıma yüzlerinde sevecen bir ifadeyle karşılık veriyordu. Belki de kendi dişlanmışlar grubumuzu oluşturmalıydık. Kim bilir?

TUFANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin