Duyduğum ahşap çıtırtısı Cade'in sıkıca tuttuğu masanın kenarından geliyordu.
Marduk'un, gözlerimin içine sevgi ve şefkatle bakan gözlerine artık kanmayacak kadar fazla deneyim sahibiydim.
Gereğinden fazla...
"Kızım." diyen sevecen sesinin ise hiçbir önemi yoktu.
Gözlerim dikkatle etraftaki tehdidi ararken Marduk'un gözlerini devirip, "Tammuz." dediğini duydum.
Ardındansa, muhtemelen evrendeki en güzel adam hemen Marduk'un yanında belirdi...
Bu adam gerçek miydi?
Çok kısa bir an bana bile öfkemi ve nefretimi unutturmuştu sanki.
Kusursuzluğunun, en büyük kusuru olduğunu düşünürken kaşlarım çatıldı. Çünkü böyle mükemmel bir zırh anca altında yatan kusuru gizlerdi.
Elbette Cade hariç. Ancak o sadece benim için kusursuzdu.
Cade demişken...
Yakıcı bakışlarını üstümde hissedebiliyordum. Tammuz'a vereceğim tepkiyi dikkatle izlemek için, düşmanından gözlerini ayırmanın üzerinde yarattığı huzursuzluğu göz ucuyla da olsa fark edebiliyordum.
Yüzümü iyice buruşturup, "Sen de kimsin be?" diye sordum.
Bana çapkın bir şekilde göz kırptıktan sonra, "Babanın da dediği gibi tatlım ben Tammuz." diye cevap verdi.
Umursamazca omuz silkip, "Adını hiç duymadım." dememle birlikte; küstah herifin suratı düşerken, Cade'in omuzlarının sanki rahatlamış gibi gevşediğini, babamınsa yüzüne bilmiş bir gülümseme yayıldığını gördüm.
Sanki bir açıklama yapmasını ister gibi Greta'ya baktığımda, neredeyse Tammuz'a bakarken açık kalan ağzından yerlere salyası damlayacak gibi kendinden geçmiş görünüyordu.
O sırada Sandy'nin, tıpkı yeni yetme genç kızlar gibi hayranlık dolu bir iç geçirdiğini, aynı andaysa Peter'ın homurdandığını duyarak hafifçe arkama döndüm ve grubun diğer üyelerinin ne halde olduğuna baktım.
Sandy elbette tıpkı Greta gibi kendinden geçmişti. Alnında biriken ter damlalarını olduğum yerden bile görebiliyordum. Melinda bile dehşete düşmüş gibi görünüyordu ve tıpkı günlerdir aç kalmış birinin ağız sulandırıcı koca bir bifteğe baktığı gibi Tammuz'a bakıyordu.
Bakışlarım, güzelliği hususunda genelde alay konusu olan Trever'a kaydığında; o ve Roy dışında küçük grubumuzdaki her erkeğin şaşkınlıkla Tammuz'a baktığını görmek ise şaşırtıcıydı.
Birde elbette Sandy'nin tepkisiyle yüzü yine düşen Peter vardı.
Demek küstah pislik sadece kadınlarda şaşkınlık yaratmıyordu.
Roy'un tepkisinin ise tıpkı benimkine benzediğini görmek; hem rahatlatıcı, hem huzursuz ediciydi. Kendimi bir kez daha Roy'un ruhunun dişi versiyonu olarak bulmuştum.
Cade ise elbette nefret dolu gözleriyle Marduk ve Temmuz'u dikkatle izliyordu.
Kolumla kendisine gelmesini ister gibi Greta'yı dürtüklediğimde, Tammuz'un bakışları Greta'ya kaydı ve az önce bana gönderdiğinin aynısı bir göz kırpmayı ona da gönderdi.
Greta koca ağzını açıp aval aval gülümserken, ona bir tane patlatma arzusuyla avuçlarım kaşınmaya başlamıştı.
Sanırım bir süre daha Greta ile iletişim kurmamız mümkün olmayacaktı.
"Sonunda konuşmak için beni çağırmana sevindim." dedi Marduk.
Kollarımı göğsümde birleştirip, "Seni hoş beş etmek için çağırmadım." diye cevap verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUFAN
FantasyKavuşamadığı prensinin ardından ağlak gözlerle bakan o deniz kızı hikâyelerini unutun. Çünkü gerçekle yakından uzaktan hiçbir ilgisi yok. Bu sadece onları zayıf, duygusal ve güçsüz birer mitolojik varlık olarak düşünmeniz için bilinçli olarak yaratı...