49

1.2K 93 26
                                    

Ya Ölüm Ya da Tekrar Diriliş

Ölüm, tanımlamak o kadar zor ki. Korkunç değil fakat içimde yanan o ateş ölmemi istemiyor. İçimde kanatları açarak feryat eden bir masal kuşu var. İçimde bir çocuk var. Elleri bağlı bir çocuk. Masum olmayan bir çocuk var. Korkusuz biri var aynı zaman da. Ölüme göğsünü gererek kucaklayabilecek bir çaresizlik var. İçimde kelimeler var, cümle olamamış sözcükler...

İçimde bir leke var. Kalbime damlatılmış kırmızı küçük bir nokta var. Hem siyahı hem de beyazı kirleten bir nokta var bedenim de. Bir kusur var hislerimde. Özgürlük var ama intikamına tutsak olan özgürlük.

Masallar gibi olsaydı dünya, şu anda ne sen yalnızlığına kapanıp beni dinlerdin ne de ben yalnızlığımla konuşup seni hissederdim.

Masallar gerçek olsaydı. Ben bu masalda kötü karakter olurdum. Peki, hislerime bu işkenceyi yapanlar iyi mi olurdu? Hiç sanmıyorum. Zaten bu da bir masal değil. Zaten bu bir roman da değil. Zaten bu bir rüya da değil. Bu nefesimi soluduğumda havasını ciğerlerimin en ücra köşelerinde yaşadığım satır araları. Bu sararmış bir deftere mürekkebini damlatmak. Burası sadece yalnızlığı solumak.

Kar, muhteşem olmak zorunda mıydı? Her bir tanesi farklı olmak zorunda mı? Ve önemlisi beyaz olmak zorunda mı?

Evet, karın beyazlığını kıskanıyorum. Ama bu kıskançlık kanımın kırmızılığı o beyazlığı kirletinceye kadar sürüyor. Ben yeniden beyazı kirletiyorum. Beynim hislerime yönetmek için çabalarken kalbim hislerime pençelerini geçiriyordu. Karasızlık ise kalbimi kanatıyordu. Hem yok olmak istiyordum hem de yaşamak.

Hem ölüm istiyordum hem de zarar vermek istemiyordum ve bu kararsız beni ölümün kıyısına atmıştı. Atmak ile kalmamış ölüm bana pençelerini geçirmişti. Düşüncelerim bana hükmediyor beni ipleri olan bir kukla gibi etrafa fırlatıyordu. Sevgiyi unutmuştum ve güvenmeyi de. Yalanlardan nefret ediyor ve her seferinde buna bulaşmak zorunda kalıyordum. Ben gücümü kafamda yaşayan seslerde buluyordum. Kalbimden yükselip beynime ulaşan sesler beni yönetiyordu.

Yüzüme düşen kar yaşadığımı hissettiriyordu. Ama ölümün yakınlığını da hissediyordum. Neden kar yağıyordu? Neden onu kirletiyordum yine?

Gözlerimi açmak için çabalamam beni yorgun düşürdü ve anılarım beni kendine çekti.

Odamdaydım. Gülçin çilleri olan güzel yüzüyle yatağın örtüsü sıyırıp girmemi işaret ediyordu. Kafamı iki tarafa sallayıp siyah kısa saçlarım yüzüme çarptı, o da kucağına alıp yatağa bıraktı ve gıdıklamaya başladı. Nefesim kesilmiş ve yorganı üzerime çekmiştim. Şefkatli bir sesle:

"Beren." Dedi. Bu tüylerimi diken diken etmişti. Sanki bir şeyler eksik gibiydi annemde. Evet o zaman bunu düşünmüştüm. Ama onu seviyordum.

Sevmeyi bir tek anneme karşı dorukta hissediyordum. Sanırım anneme aşıktım. Fakat o annem değildi. Bunu düşündüğümde Melek'ime haksızlık ettiğimi hissettim.

Anıma odaklanamıyordum. Düşüncelerim bunu bölüyordu ve düşüncelerimin anıma sızmasına izin vermemeye karar verdim.

"Sana masal anlatmamı ister misin, tatlım?" dedi güzel sesiyle. Kafamdaki yorganı sıyırıp yüzüme bir gülümseme yerleştirdim.

"Elbette." Diyerek karşılık verdim. "Pamuk Prenses'i dinlemek istiyorum tekrar." Diyerek yastığımı düzelttim.

"Başka bir masala ne dersin?" diye sordu. Dudaklarımı büzüştürdüm ve kafamı onaylarcasına salladım.

B.S.ÇHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin