"Çıksak mı ki?" Diye sordu Mert sırıtarak.
"Evet, hadi çıkalım." Dedim alayla. Adımlarımı demir kapıya çevirdim.
Kapıya yaklaşırken: "Elinde sonunda öleceğiz. Benim için sorun değil." Dediğimde yukarıda ki dolaşan ayak sesleri etkisini sürdürüyordu.
"İyi de plansız mı çıkacağız. Silahım da yok." Dedi inanmış bir sesle.
Mahzenin içine tekrar yürüyüp yerdeki Mert'in karşısında durdum.
"İki seçeneğin ya burada kan kaybından ölürsün ya da yukarıya çıkar o adamın seni öldürmemesini umut edersin." Diyerek nefes aldım.
"Yani başka seçenek yok?" Diye sordu.
"Benim için var ama senin için yok." Dedim keskince.
"Nasıl?" Dedi yaralı koluna montunun içindeki tişörtü yırtıp yaraya bastırmaya başladı.
En azından az da olsa düşünebilmişti.
"Yukarıya beraber çıkarsak, halin duman ." Dedim anlamasını bekleyerek.
"Güzel, ben burada kalıyorum. Canımı seviyorum."
"Korkak." Dedim mahzenin içine girip bir şarap aldım.
"Şarap mı içeceğiz? Sen ciddi misin?"
Elini yaraya bastırırken ağzından çıkan cümleler tıslama gibiydi.
"Kız gibi sızlanmayı kesmelisin." Diyerek kollarımı çapraz şekilde bağladım.
"Plan ne?" Dedi yay gibi gergin vücudunu gevşetmeye çalışarak.
"Burada kal ve Batuhan'ı ara."
Kapının koluna uzandım ve:
"Karanlık bir köşeye geç. Kıymetli yerlerinizi kurtarmaktan yoruldum." Yüzümde ki alaycı sırıtış iyice yayılmıştı.
"Batuhan'a ne diyeceğim? Şuan o sırıtışı yüzünden silmelisin, ciddi bir durumdayız."
Kaşlarımı çatıp:"Salak falan mısın?"
"Hayır, düşünemiyorum sadece."
"Düşünmem bile oldukça şaşırtıcı." Cebimdeki telefonu çıkartıp Batuhan'ı aradım.
"Beren!"
"Mustafa Çetin'in evinde saldırıya uğradım. Yarım saat oyalayabilirim. En fazla o da. Yaklaşık yirmi silahlı adam var. Geldiğinde aramanı istiyorum."
"Tamam." Dedi soğukkanlı bir şekilde ama koştuğu belliydi.
Telefonu kapatıp: "Burada kal." Dedim.
"Seninle geliyorum."
"Riske atamam, burada bekle! Anlıyor musun? Bekle!" Dedim. Kapıyı açıp elimdeki kırmızı şarabın bulunduğu şişeyle yukarıya çıkmaya başladım. Ayak seslerimi duymuş olmalılar ki:
"Geliyor." Diye seslendi erkek olmasına rağmen çıkan bir ses.
Merdivenler bittiğinde kolumu tutan adama boş gözlerle baktım. Camlar, her bir yerdeydi ve beni salona doğru çekiştiren orta boylu adam:
"Getirdim." Dedi ve beni öne doğru itekledi.
Yanlış hareketler. Çok, YANLIŞ!
Benim oturduğum koltuğa oturmuş olan saçları loş ışıkta parlayan genç ve kalıplı adam arkası dönük vaziyette önündeki iki sarı dosyaya göz atıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
B.S.Ç
ActionBataklığın başlangıç hikayesi. Zümrüt'ün doğuşunun ve yok oluşunun kanatları arasındaki savaşın portresi... "Ruhu bedeninde asılı kalan, harflerin yan yana gelerek kelimeyle beraber ayağa kalkmasını bilen, kelimelerin bütünleşip cümle ile dan...