"Kalk, kalk, kalk."dedim ve Mert'in ringin ortasında yere serili şekilde yatışını göz ucuyla baktım. O yerden doğrulurken küçük bir kahkaha attı. Sonra ise yerinde üç kere zıplayarak:
"Bu acıtmıştı."dediğinde olduğum yerde zıplayarak kafamı sola yatırarak gülümsedim. Ellerimi yüz hizamdan indirip:
"Demek öyle."diyerek aramızdaki mesafeyi sıfıra indirdim."Eh, biraz. Burnuma vurdun."dedi burnunu tutarak.
"Demek öyle."dedim ve:"Gel bir öpeyim."dedim. O ise kafasını hafifçe eğip burnunu uzattı.Ne mi oldu?
Beline kollarımı dolarken ayağım ile çelme takarak onu düşürmüştüm bile.
Sonra ise gülerek ona baktım. O ise yere sinirle vurdu.
"Hiç dişli bir rakip değilsin."dedim alayla ve telin kenarındaki Kıvanç'a işaret ettim. Kıvanç zafer kazanmışçasına kafesin içerisine girdi.Tezahüratlar artmaya başladı. Kafes dövüşü, belki de her şeyin bir şekilde başladığı başka bir yerdi. Gözlerim Miray'ı bulduğunda dudaklarını kıpırdattı ve:"Ez onu fakat fazla hırpalama."dedi gülerek.
Kafamla onaylarken Kıvanç eline bandajları sarıyordu. İşi bittikten sonra alayla konuştu:"Eğer yenilirsem bu senin bayan olduğundan."dedi.
"Anlaştık."deyip yumruğumu ona doğru uzattım. Yumruklarımızı birbirine tokuşturup geriye zıplayarak mesafeyi açtık. İkimizde hamle yapmadığımız da tezahürat eden biri isyan edercesine konuştu.
"Hadi artık."diyerek tezahürat yön değiştirdi."Hadi, hadi, hadi."
Kıvanç Kaya, hızla üzerime zıplayarak geldi ve yüzüme yumruk atmaya çalıştı, sol kolumla onu engellerken karnına vurdum. Geriye gitti ve benim hamlemi bekledi. Bende onun üzerine doğru hamle yaptığımda kolları ile yumruğumu durdurdu ve kolumu sırtım ile birleştirdi. Biraz daha sert bastırırken diğer kolum ile bu hamleden kurtuldum ve burnuna dirseğimi geçirdim. Kıvanç ile resmen dövüşmüyorduk, sadece hamle yapıp hamleden kurtuluyorduk. Kıvanç birden belimden yakalayıp yere düşürdüğüm ayağımı gövdesine koyarak onu üzerimden attım. Sonra ise sıkılmış bir eda ile bacağımı onun boynuna dayadım ve yüzüne bir yumruk attım. Elleri boşta olmasına rağmen üzerinden beni atamıyordu ve sağ eli ile zemine üç kere vurduğun da gülerek üzerinden kalktım. Kafesten çıkarken Kıvanç ile şakalaşmaya devam ettik ve küçük bir çocuk gibi saçlarımı karıştırdı. Burak suratını asarak yanıma gelirken:
"Bugün kumarhane olan yerin tadilatı bitti ve barın açılışa hazır."dediğinde ona gülümsedim."Hatırlıyor musun? Bir keresinde bana bir bar açacağını söylemiştin ve isminide."düşünüyormuş gibi yaptım ve o da direk söze atladı.
"Andromeda."dediğinde onu onaylarcasına kafamı salladım.
"Zincirli prenses."dedik aynı anda. Gökyüzünde bulunan bir yıldız takımıydı ve Burak ise birgün bana Andromeda adında bir yer açacağını söylemişti.
"Sen ciddisin."dedi aşağının en sessiz olan yerine geçmek için hareketlendik. Odaya girdiğimizde masanın yanına gittim ve Burak arkamdan kapıyı örttü."Sen gerçekten ciddisin."dedi. Kafamı onaylarcasına sallayıp:"Ve barı senin üzerine yaptım. Biliyorsun kafes dövüşü için yasal bir belge aldığımda bar içinde almıştım."dedim. O ise şaşkınca bana baktı. Sonra kollarını açarak sarılmak için üzerime gelmeye başladı.
"Oh, hayır. Sarılmak bana göre olan bir eylem değil, biliyorsun."dediğim de güldü ve:"Gideyim Büşra'ya sarılayım."dedi bunu söylerken değişik şekilde konuşmuştu. Masanın üzerindeki stres topunu ona fırlatırken odadan çıktı ve kapıyı örttü. Gülerek kapıya bakarken kapı tekrar açıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
B.S.Ç
ActionBataklığın başlangıç hikayesi. Zümrüt'ün doğuşunun ve yok oluşunun kanatları arasındaki savaşın portresi... "Ruhu bedeninde asılı kalan, harflerin yan yana gelerek kelimeyle beraber ayağa kalkmasını bilen, kelimelerin bütünleşip cümle ile dan...