Ev; iki harfin altında yatan, kimine göre aileyi temsil eden bir kavram. Bana göre ise; betonarme yapı. Anıların kopukluğu yaşadığım ve düşüncelerimin şekillendiği dört duvar arası.
Gözlerim duvarın üzerine asılmış fotoğrafların üzerindeydi. Birbirleri arasındaki bağlantılar ve bu kişilerin mekânlar ile bağlantıları farklı renkli ipler ile birbirlerine bağlanmıştı. Fotoğrafların asıldığı duvarın önünde hiçbir eşya yoktu. Bunun yerine gazete yığınları ve birçok makale yer alıyordu. İki duvarı birleştiren köşede ayaklı bir lamba vardı.
Uykusuzluğun esir aldığı gecelerde odanın ortasına bir sandalye çekip saatlerce bu duvara bakmayı tercih ederdim. Duvarı aydınlatan abajur, birkaç kez yanıp söndüğünde ellerimi dizlerimi koyup ayağa kalktım. Gözlerimi yatağın hemen karşısındaki fotoğrafta oyalandı. Fakat bu fotoğrafın; duygusal bağlar için asmadığım aşikardı.
İntikam; doğuştan gelmezdi. Fakat bu konuda ben bir istisnaydım.
Yatağın üzerine uzandığımda köpeğim, kapının kenarındaki minderinden kalkıp yanıma geldi. Başını karnıma yaslarken ellerim onun siyah tüyleri ile buluştu.
Düşüncelerim uyumak istiyordu. Duygularım ise; uyku için çok geç olduğunu haykırıyordu. Çünkü kâbuslar; gecenin koynundan çıkıp bilinçaltımdaki anıların izbe yerlerini yüzeye çıkarıyordu. Gözlerimi bir süreliğine anılara kapattım ve gelecek olan acıyı ağır hareketler ile selamladım.
Kapı çaldı. Gözlerimi yavaşça aralayıp köpeğimi bordo örtü örtülmüş yatağın üzerine bıraktım. Yavaş adımlarla ilerlerken, merdivenlerde tökezledim. Fazla bir şey göremiyordum ve buğulu bir camın arkasından bakıyor gibi hissediyordum. Son basağımı indiğimde hızlıca kapıya yöneldim ve etrafı kontrol etme gereksinimi duymadan kapıyı açtım. Gözlerimdeki buğudan kaynaklı karşımdaki insanın kim olduğunu seçemiyordum. Bana parlak bir metali doğrulturken gözlerimi ovuşturuyordum. Bakışlarımı mekanik bir şekilde karaltıya çevirdim. Gecenin siyahlığı yüzünden kişinin yüzünü göremiyordum. Ağzımı açıp konuşmaya başlayacağım sırada silah ateş aldı ve önümde bir siyahlık belirdi. Siyahlık yüzüme sürterken bunun uzun siyah saçlar olduğunu fark ettim. Sonra siyah saçlar yere yığıldı ve saçlar yere düşen kadının yüzünün önüne düştü. Onun kim olduğunu anlamaya çalışırken silahlı adam bana döndü. Gözlerimi yumdum ve kurşunun gelmesini bekledim Şiddetli bir sarsıntının ardından savrularak gözlerimi açtım.
"Kâbustu." dedim nefesimi düzenlemeye ve omuzlarımın sarsıntısını engellemeye çalışırken. Uyku beni gecenin geç saatlerinde esir aldığında zehirli suyunu içirirdi ve geriye anıların belirsizliği içinde boğulan beni, dalgalara boğardı. Bu kâbus, pençelerini derime saplamıştı ve kanını bedenime akıtıyordu.
Telefonumun ışığı yanıp sönmeye başladığında gözlerimi komodinin üzerine çevirdim ve telefonumu elime aldım. Arayanın yalancı hayatımın yalancı arkadaşı olduğunu fark ettiğimde telefonu kapattım ve geri yerine bıraktım. Yalancı hayatın, yalancı arkadaşları...
Dondurduğum üniversite hayatım tekrar devam edecekti. Ama sadece planlarım içindi. Talha Taşkın da bu duruma hiç sesini çıkarmamıştı ve desteklemeye devam etmişti. Talha Taşkın, beni gizlemeye, korumaya çalışan biyolojik babamın ortağı-Mustafa Çetin- ve şuan ki yöneticisiydi. Yataktan kalkarken gözlerimi yeniden duvara dikmiştim.
Tüm bu yaşanılacak olan ölümler; intikam içindi.
Motor sürerken içinde rahat edebileceğim kıyafetleri giymeye başladım. Düşüncelerim acının içerisinde yanan bedenimde gizleniyordu. Duvardaki resimlere son kez bakıp üzerime deri ceketimi geçirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
B.S.Ç
ActionBataklığın başlangıç hikayesi. Zümrüt'ün doğuşunun ve yok oluşunun kanatları arasındaki savaşın portresi... "Ruhu bedeninde asılı kalan, harflerin yan yana gelerek kelimeyle beraber ayağa kalkmasını bilen, kelimelerin bütünleşip cümle ile dan...