Skylar Grey-Final Warning
Verandanın tahta zeminine ayağımı bastığımda topuklu ayakkabının öksesinden çıkan ses ile Mert Aksan boğazını temizledi. Kapının önünde durduğumda gözlerimi kısarak Mert Aksan'a bakışlarımı çevirdim.
"Planı unutmadın değil mi?"diye sorumu yönelttim. Beni onayladığında gözlerimi kısarak arkamdaki taşlı yolun üzerindeki iki katlı ahşap eve bakarak elim zilin üzerine gitti.
"Burada ben uyuyorum."dedi boğazını temizleyerek. Onu onaylarken kucağımdaki diz üstü bilgisayarı otel odasındaki kenara istiflenmiş masaya doğru ilerledim. Ellerimi nemli saçlarımdan geçirirken parmak uçlarımla şakaklarımı ovuyordum. Telefonum çaldığında açarak kulağıma dayadım.
"Satılık bir ev bulduk. Aranızda sadece üç ev var."dedi Batuhan'ın ciddi fakat endişeli sesi."Eşyalar?"diye sordum.
"Silahlar ve kıyafetler yarın yola çıkacak."dedi. "Kargo, kurumun sağladığı yerden. Birkaç hafta sadece orada kalmalısınız."diye konuştu.
" Neden tren ile gitmekte direttin?"diye sordu. Boğazımı temizleyerek cevabımı ona sundum.
"Narkotikte çalışıyor olarak görünüyorum. Fakat bu bana bir araba dolusu silah ile hareket etmemi sağlamıyor. Narkotik ile çalıştığımı bilmeyen bir çok polis var. Trenlerde polis veya jandarma kontrolleri olmaz."
"Anladım, Beren. Bu iş bittikten sonra..." dediğinde sözlerini kestim.
"Henüz değil."diye konuştum. O ise sessizliğini koruyup:
"Yarın akşam saatlerinde kargo ulaşır. Adresini sana mesaj ile ileteceğim."diye konuştu."Eşi misafirperver biri. Kendinizi davet ettirmelisin."diyerek ekledi ve nefesini verdi.
"Kerem Birlik, bir hafta sonra evine dönecek."dedi hızla.
Onu onaylayan birkaç kelime sarf ettikten sonra telefonu kapattım.Kapı açıldığında gülümseyen siyah saçlı kadın içeri buyur edercesine kapıyı sonuna kadar açtı. Mert Aksan elini belime yerleştirdiğinde sol parmağımdaki yüzük soğukluğunu hissettiriyordu. Dört gündür burada yaşıyorduk. Bu küçük kasaba ve özel mülkiyet alanı işe yarıyordu. Ağaçların her yeri kapladığı alan ve yan yana büyük aralıkla evler yer alıyordu.
Mert Aksan ile aramıza giren sessizlik ahşap eve ilk girdiğimiz zaman çıkan kavga sayesinde olmuştu.
"Kapa çeneni."dedim tüm geceyi bilgisayar başında geçirmenin verdiği uykusuzlukla. O ise sesini yükselterek:"Kes."diyerek soludu.
"Bana emir veremezsin."diye dişlerimi sıkarak konuştum. Parmağını kaldırıp göğsüme doğru uzatarak:
"Sen de."diye konuştu. Alnında oluşan damar öfkesinin bir işaretiydi."Kural iki."dedik aynı anda ve o devam etti. "Emir yağdırmak yok."diye sesini olabildiğince yükseltti. Boğazındaki yeşil damar belli oldu ve adem elması yutkunması ile hareket etti. Yeni çıkan sakallarını kaşıdı ve konuşmak için ağzımı açtım.
" Kural sekiz."dediğimde yumruk yaptığı elini önündeki yemek masasına vurdu.
"Kural sekiz, başka kural yok."dediğinde dişlerimi gıcırdattım ve:"Az önce kural altıyı ihlal ettin."diyerek cevapladım.
Beni anlamamış olmalı ki kaşlarını çattı ve yumruk yaptığı elini masadan çekti."Kural altı, söz kesmek yok."diye konuştum. Gözlerini devirip sinirle arkasını dönüp merdivenlerden yukarı çıkmaya başladı. Hardal rengi her basamak gıcırtısı ile ona eşlik ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
B.S.Ç
ActionBataklığın başlangıç hikayesi. Zümrüt'ün doğuşunun ve yok oluşunun kanatları arasındaki savaşın portresi... "Ruhu bedeninde asılı kalan, harflerin yan yana gelerek kelimeyle beraber ayağa kalkmasını bilen, kelimelerin bütünleşip cümle ile dan...