Beni tanımlayan en iyi nesne kum saati olmalıydı. Siyah kumları olan bir kum saati. Üst bölmesinde aşağı akan kum taneleri alt ettiğim düşmanlardı ve tüm düşmanlar bittiğinde benim de zamanım dolacaktı. Tüm taneler alt bölmeye geçtiğinde ben defterimi kapatacaktım.
İçinde yaşadığım hisleri ancak Zümrüt Anka kuşuna benzetebilirdim. Çünkü yanan alevlerle yok olup ardından küllerden doğan bu kuştu. Belki de bana özgüven sağlayan tek şey bu efsanevi varlıktı. Yanıp yanıp yok olan ve güçlü bir şekilde doğan. Gözyaşları döktüğünde tüm kalbi saran. Hayatımdaki tek masal belki de bu soyut varlıktı.
Benim içinde bulunduğun hayat bir oyuna benzetilirse bu satranç olurdu. Ama bu oyunda siyah ve beyaz taşlar asla olmazdı. Çünkü ben siyah olursam karşımdakiler masumluğu simgeleyecekti.
Bu yüzden satrançta ki taşlar;
Kırmızı ve Siyah olurdu.
Siyahı seçemezdim onu kirletip dururken ona daha batıramazdım. Siyah özeldi ve ben yine sevmediğim bir renk olurdum. Kırmızı. Kırmızı neden sevmiyordum, bilmiyorum.
Kırmızı vezir, Batuhan.
Kırmızı sol fil, Kıvanç.
Kırmızı sağ fil, Ceren.
Kırmızı sol at, Mira.
Kırmızı sağ at, Miray.
Kırmızı sol kale, Burak.
Kırmızı sağ kale, Yağmur
32 karenin üzerinde hamleler. Sol at figürünü kaybetmiştim ve eksiktim. Ama bu eksiklik taşlar arasında bağ oluşturmuştu. Ben bile artık varlıklarını kabul eder olmuştum.
Dostlukları güzeldi fakat ben soyutlukla boğulan biriydim ve intikam isteyen bir katil.
Kendime katil demekten haz etmiyorum sadece olduğum bir gerçeği söylüyorum.
Acımasızdım insanlara karşı, çünkü kendime karşıda acımasızdım. Kendine karşı acımasız olan birinden acımasız olmasını beklemeyin. Bu aptallık olur, çünkü.
Güçlü bir kızdım, birçok sporu öğrenmiştim ve zekiydim. Gülçin-büyüten annem- yüksek bir zekâya sahip olduğumu biliyordu ve beni iyi eğitmişti.
Fakat bunlara rağmen acizdim. Çünkü yalanların içinde büyürken beynimi yıkamaya çalışıldı. Bir kobaydım veya bir kukla.
Hayatım bir kelime ile anlatılsaydı. Kesinlikle intikam olmazdı. Ölüm getiren bir robot değildim. Bilim kurgu değil elbette bu. Belki de öyledir(!) Düşündüm de, hayatım bir kelimeye asla sığmazdı.
Hayatım bir kitaptan ibaret olsaydı bu kesinlikle tutmayan bir kitap olurdu. İnsanlar biyografi okumayı sevmez.
Nefesimi verip Kerem Birlik'in yanına oturdum.
"Merhaba Su." dedi ve ekledi: "Sana neden Su ismini koymuşlar ki?" diyerek sordu gözlerini arenadan ayırmıyordu.
"Bana da garip gelen bir durum." dedim ona hak verircesine. Uzun bir süre sessizliği korudu ve maçı takip etti. Gözlerim sahayı bulurken Fenerbahçe Ülker'in üçlük attığına şahit oldum. İnsanlar heyecanla ayağı kalkıp alkışlamaya başladılar.
"Aşağıyı karıştırdın, Beren. En büyük ve prestijli yer altı mekânını bitirdin. Kumarhane en son etkilenecek yerken orası bile sancılı bir dönem yaşıyor. Kafes dövüşleri Yiğit'i dövdüğünden beri eski prestijinde değil. Zengin kumarbazlar artık orada kalmıyorlar. Güvenlikten şikâyetçiler, orayı girip Alev Taşkın'ı öldürmeye çalışman hiç iyi olmadı." Diyerek kafasını iki yana onaylamaz bir şekilde salladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
B.S.Ç
ActionBataklığın başlangıç hikayesi. Zümrüt'ün doğuşunun ve yok oluşunun kanatları arasındaki savaşın portresi... "Ruhu bedeninde asılı kalan, harflerin yan yana gelerek kelimeyle beraber ayağa kalkmasını bilen, kelimelerin bütünleşip cümle ile dan...