35

1.3K 100 3
                                    

Satrançta kahramanlar yoktur. Satrançta güç yoktur. Her taşın bir kabiliyeti vardır. Ama onu yönlendiren biri de muhakkak bulunur.

"Güzel değil mi?" diye sordu Miray arkamda topuklu ayakkabısının sesini duyurmuştu.

Kollarımı göğsümde birleştirmiş, uzun beyaz tülün hemen arkasında güneşin vedasını izliyordum. Mavinin kızıllığa boyandığı an. Hafifçe boynuma ona doğru çevirdim. Üzerinde beyaz bol gömleği ve streç pantolonu onunla bütünleşmişti. Omzuna gelen sarı saçları ve gözlerinin altı morarmıştı.

Kollarımı göğsümden indirip:

"Öyle." dedim. Ona doğru yürüyüp önünde durdum.

"Neden öyle bakıyorsun?" diye sorusunu yöneltti.

Elimi omzuna koyup:

"Geçmeyecek." dedim.

Yüzünde ki ifade o kadar tuhaftı ki. Ağzı bir şeyler söylemek için açılmış ama gözlerindeki ifade sözcüklerini yuttuğunu gösteriyordu. Kendini toparladı ve:

"Sanırım." diyebildi. Yağmur, çiçekli bir vazonun içindeki kurumuş gülleri alırken:

"Harikasın Beren. Tebrik ederim." diye homurdandı. Üzerinde kalçalarına kadar gelen koyu yeşil kazağının ucuna gülün dikenini kurtarmaya çalışıyordu.

"Teselli etmen gerekirdi." dedi Burak televizyondaki maç sesini bastırarak ve kolunu koltuğa atıp kafasını çevirdi.

"Gerçekçi olun, biraz. O Beren." dedi Kıvanç sigarasını ahşap masanın üzerindeki bilgisayarların hemen yanındaki kül tablasına bastırdı.

"Bla, bla, bla... Hadi ama 'Geçmeyecek.' dedi." diyerek mızmızlandı Yağmur elindeki kurumuş gülü savurarak. Miray gülümseyerek onlara baktı ve bana dönüp:

"Galiba haklısın." dedi.

"Öyleyim." dedim kendimi dikleştirip.

"Ukala." dedi Mert bilgisayar ekranından gözlerini çekerek. Kolunu hacker çocuğunun omzuna dayamış, doksan derecelik açıyla bilgisayar ekranına bakıyordu.

"Bilmediğim bir şey söylesene Mert." diye ifadesizce söyledim.

Batuhan elindeki anahtarla içeri girmiş ve anahtarın şıngırtısı sıcak odada ses yapmıştı. Batuhan, botlarından çıkan gürültüye aldırmaksızın şöminenin karşısına geçti. Ellerini ovuşturup öne doğru uzattı.

"İlk kez yeni yılı kutlamadım." diye konuştu Yağmur. Elindeki güllerden kurtulmuş, kendini koltuğa bırakmıştı. Sarı saçları dalgalanmış ve tekrar omuzlarına dökülmüştü. Miray onun diğer yanında koltuğa kendini oturup iç geçirdi. Ama ağzını açmadı.

"Yeni bir yıla mı girdik ?" diye sordum. Kabul ediyorum, böyle şeylerle pek ilgilenmiyorum.

Yağmur inanamamışçasına bakışlar attı.

"Evet." dedi sonunda. Bu kızın bugün derdi neydi?

Omuz silkip Batuhan'a baktım. Kafasını iki yana sallayıp bakışlarını yanan ateşe çevirdi.

Batuhan ile yılbaşın da ya tedavi oluyorduk ya da adam konuşturmaya çalışıyorduk.

Kıvanç büyük bir dikkatle Burak'ın yanına oturdu. Basketbol maçı izledikleri kaçınılmaz görünüyordu. Mert gözlerini benimle buluştururken doğrulup sandalyenin arkasına asılan olan kabanını alıp adımlarını evin dış kapısına çevirip çıktı.

Büyük bir gürültüyle kapı kapanırken kendimi onun peşinden giderken buldum. Dudaklarına aldığı sigarayı çekerken bir yandan da volta atıyordu. Beni gördüğünde de hareketlerine devam etti. Hava oldukça serin ve gün karanlığa kavuşmak üzereydi.

Duvara yaslanıp, derin bir nefes aldım. Mert gözlerini bana dikip:

"Plan işe yarayacak mı, sence? Bu çok riskli."

Burnumun üzerini kaşıyıp:
"Bir süreliğine." dedim.

Ellerini cebine sokup dudakları yukarı kıvrıldı. Sadece sahte bir gülümsemeydi. Oldukça sahte.

Eve doğru girerken ağzımdan şu sözler döküldü.

"En azından ben sahte gülümsemiyorum. Ya tamamen gülerim ya da ruhsuzluğu tercih ederim."

Kaşlarını çatıp bana baktı. Ardından kelimelerin havada süzülüp kulağıma ulaşması epey zaman aldı. Söylediği sözcükler benim ruhumda ki boşlukta yankı yapıp gitmişti.

"Ağlayabiliyor musun, Beren? Yoksa hissizliğin buna da mı, engel? Sevebiliyor musun? Güvenebiliyor musun? Sen, sen yalnızlığınla boğuşurken seni o derin sudan kurtarabilecek olan kimseyi görmüyorsun. Hep dipteki suyun karanlığı hiç yukarıya bakıp uzanan elleri görmüyorsun. Sen boğuluyorsun ve yardımı hak etmiyorsun." dedi tek nefeste.

Doğrulup dudaklarımı araladım. "Ben, asla, yardım, istemedim." dedim.

"Ama hep yardımına muhtaçsın."

"Muhtaçlık bana göre değil." dedim ve ekledim: "Sanırım dediklerinden anladığım defolup gidecek olman ve onları da alıp git." Evi işaret edip cevap vermesini beklemeden:"Ve şu yılbaşını kutlamalısınız, kesinlikle."

Mert bu sözlerimle sadece içeri girip bağırmaya başladı.

Hepsi dışarı dökülmüş söyleyeceklerimi bekliyorlardı.

"Gidin." diye sesimi oldukça yükselttim.

"Ne saçmalıyorsun sen?" dedi Batuhan.

"Anneni ve kardeşini özlemiş olmalısın Batuhan. Git ve onlarla vakit geçir. Bu bir oyun değil. Biri öldü. Daha ne bekliyorsunuz işte. Gidin. " dedim. Yağmur, Mert'e baktı ve Miray'ın kolundan tutup yürümeye başladı. Mert'te arkalarından giderken sadece öfkeyi barındırıyordu yüzünde.

"Kıvanç neden gidip Ceren'i bulmuyorsun ha?" dedim. Ceren ile ilişkilerini biliyordum. Geçmişte kalan ilişkileri. Yaralıydı ve Batuhan ile sevgili olmuslardi. Ama Kıvanç'ı sevdiğini biliyordum.

"Burak, kütüphaneye uğramaya ne dersin, ha? Şu kızıl kız orada çalışıyor. Git yaşamına çeki düzen ver." dedim. Hüzünlü gözler ile sadece:"Yoruldum. Bizi başından savmandan yoruldum " dedi ve Kıvanç ile birlikte yürümeye başladı. Batuhan cebindeki anahtarları atıp:"Aptallık ediyorsun." dedi ve :"Arabanın gözünde para ve silah var ve bir telefon. Arayacağını biliyorum. Şu an gidiyorum. Ama tekrar dönebilmek için." dedi ve yürümeye başladı. İçeriye girip:

"Berk'ti değil mi arkadaşlarınla beraber gitmenizi istiyorum. Bilgisayar kalsın. Parasını ödeyeceğim. Banka hesap numaranı bilgisayara kaydet ve gidiniz." dedim. Dediklerimi sorgusuz uygularken sadece onları izledim. Bilgisayarı ve ekipmanı toplayıp çantalara koyup çıktılar. Berk'in
"İyi şanslar!" dileğiyle birlikte.

Derin bir nefes verip kiraladığımız evi bilgisayar çantaları ile birlikte terk ettim.

B.S.ÇHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin