"Gerçekten inanılmazsın." dedi sinirle. Yerine oturmaya giderken arkasından sırıttım.
Hareket edip usulca yerime oturdum.
"Gitmiyoruz. Ama gitmiş süsü vereceğiz." dedim.
"Bu nasıl olacak?" dedi hacker bozuntusu.
"Zeki olduğunu zannediyordum." dedim kaşımı kaldırarak.
Mert eliyle yüzünü ovuşturuyordu. Gözlerimi kütüphanenin raflarında gezdirirken yutkunarak konuştum:
"Dikkatlice dinleyin." dedim.
-------
Aynı anda:
Alev Taşkın, Cetin Holding'in toplantı odasında masanın başköşesinde bacak bacak üstüne atmış, oturuyordu. Talha Taşkın hemen onun sağ tarafında pahalı takım elbisesinin verdiği özgüven ile dimdik oturuyordu. Hala kendini genç biri zannediyordu. Kemal Aksan hemen Talha Taşkın'ın karşısında yer alıyordu. Mert Aksan'ın gibi gözlerinde ki ışıltı yoktu. Lacivert takım elbisesinin içindeki beyaz gömleğin iki düğmesi açıktı. Parmaklarıyla masada ritim tutuyordu. Hemen onun yanında Hakan Kaya tüm ihtişamı ile oturuyordu. Kıvanç gibi çift taraflıydı. Oğlu Kıvanç'ın Beren Su Çetin'in yanında olduğunu biliyordu. Hemen onun karşında ve de Talha Taşkın'ın yanında Burak'ın annesi Sevgi oturuyordu. Gözündeki kare gözlükler onu resmi gösteriyordu. Onlar 5 kişiydiler. Aralarında bir dostluk yoktu. Çıkarları onları birbirine kenetlemişti.
Alev Taşkın ellerini masada birleştirerek konuşmaya başladı.
-Mustafa Çetin'in gizlediği şeyi bulamadınız mı hâlâ? Dedi dişlerini sıkarak.
"Maalesef. Beren de sanıyordum. Ama olmadığı aşikâr." dedi Kıvanç'ın babası Hakan Kaya.
"O kız, banka hesabımı ele geçirdi. Peki, bu nasıl oldu?" dedi dalga geçer sesiyle konuşuyordu.
"Dikkatli davranmadık. Ceren Işıldar'ı bizim tarafımız da sanmamız bir hataydı. Onlar, biliyorsun uyuşturucu tedavisi olduktan sonra barlardan asla çıkmadılar." dedi Talha Taşkın.
"Onlar daha çocuk. 18 yaşına yeni doldurmuş biri benimle oynuyor ve kimsenin haberi olmuyor. Parayı da takip edemiyoruz. Sürekli el değiştiriyor."
"Onlar asla çocuk olmadı. Hepsi her yönden iyi yetiştirildi." dedi Kemal Aksan. Mert'in duygusuzlaşan sesini kimden aldığı oldukça belliydi.
"Ah, öyle mi? Peki şimdi?" dedi ve gözleriyle cam duvardan holding'in genel müdür yardımcısının yaklaştığını gördü. O da Alev Taşkın ve Talha Taşkın için çalışıyordu.
Lafına devam etti ve:
"Ne yapacaklar diyorsun Kemal?" dedi soğukça.
"Bilemiyorum. Beren mahkemenin güvenliğini bile hiçe sayıp çıkıp gitti."
Kapı tıklatılmış içeriye mini eteğiyle beraber boyalı sarı saçları ve ağır göz makyajıyla Jale girdi. Talha Bey duruşunu dikleştirip Jale'nin bacaklarına bakmasından anlaşılacağı gibi onun defalarca birlikte olmuştu. Alev Taşkın'ın ona yaptıgı ihanetten sonra umursuyor gibi değildi böyle şeyleri.
Jale, elindeki bilgisayarı toplantı masasının üzerine bıraktı. Birkaç tuşa basıp ekranı onlara doğru çevirdi.
Gözler bilgisayara çevrilirken bir kız konuşmaya başladı. Mahkemenin bahçesinde olan bu konuşma da kız:
"O bir deli." dediğinde hemen arkasında olan kahverengi saçlara sahip olan kız arkasını dönüp mavi gözlerini büyüterek sırıttı ve arkasını dönüp gözden kayboldu.
Başka bir videoya geçildiğinde Beren koridorda yürüyordu. Herkes onun üzerine koşarken o sakin adımlarla koşan insanlara zıt şekilde yürüyordu. Sakindi. Bir ara gözlerini kameraya kaydırdı. Ama onun kamera olduğunu tabi ki bilmiyordu. Gözlerinde ateşler yükseliyor ve umursamazlık bedenini sarıyordu. Videolar bittiğinde Jale:
"Mit onun peşinde, polisler, jandarmalar..." dedi ve gözleri Talha Taşkın da takılı kaldı ve konuşmaya devam etti.
"Metroda adamlarımız onu yakalayamadı ve bir avuç gençte onlara yardım etti. Yanında Mert Aksan bulunuyordu." Gözleri Kemal Aksan'a kaydı.
"Bir sarısın çocuk daha vardı." Bilgisayar tuşlarına basıp metrodan bir kare gösterdi. Mert ile Beren'in birbirine baktığı ve Berk denen çocuğun adama tekme attığı görünüyordu. Diğer karede ise koştukları ve merdiveni çıktıkları bir kareydi.
Alev Taşkın kafasıyla Jale'yi onaylar gibi salladı.
"Şimdi ise bir kütüphanedeler, duyduğumuza göre yurtdışına çıkacaklar." Dedi ve:
"Kıvanç nerede?" dedi Hakan Kaya.
"Peşlerinde adamlarımız var. Hepsi Beren, Mert hariç öldürülen kızın mezarındalar." Dedi.
Onu gömmüşlerdi demek ki diye düşündü Alev Taşkın.
Derin bir nefes verip konuşmaya başladı: "Eğer, ülkeden çıkarlarsa onu asla bulamayız." Dedi.
"Ne aradığımızı bile bilmiyoruz." Dedi Sevgi. Burak'ın gerçek annesi olmasa da onu annesi olarak benimsemişti. Alev Taşkın, Sevgi'ye küçümseyici bakışlar attıktan sonra dediğini duymamış gibi yapıp:
"Çıkabilirsin!" dedi Jale'ye. Jale bilgisayarı toplayıp topuklarının üzerinde dönüp dışarıya çıktı.
"Kim halletmek ister? Kime güvenebilirim?" dedi Alev Taşkın sert sesiyle. Kemal Aksan gözleri kaçırdı ve Hakan Kaya konuşmaya başladı:
"Ülkeden asla çıkamayacaklar." Dedi ve görevini aldığını böyle bir dille beyan etti.
Alev Taşkın'ın telefonu çaldığında herkes kafasını eğip müsaade istemeye başladı. Kemal Aksan gözlerini kısarak odadan en son ayrılırken Alev Taşkın telefonunu açtı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
B.S.Ç
ActionBataklığın başlangıç hikayesi. Zümrüt'ün doğuşunun ve yok oluşunun kanatları arasındaki savaşın portresi... "Ruhu bedeninde asılı kalan, harflerin yan yana gelerek kelimeyle beraber ayağa kalkmasını bilen, kelimelerin bütünleşip cümle ile dan...