Toplantı odasından kapısını açtığımda karşılaştığım sima Safa Saygın'dı. Ellerinin arkasında birleştirmiş ve üzerine giydiği takımı değiştirmemişti. Ciddi ifadesini bozarak gülümsedi ve:
"Kızımın seni çok sevdiğini belirtmeliyim."dediğinde kaşlarımı kaldırdım ve:
"Umarım durumu iyiye gidiyordur."diyerek hastaneden çıkarttığımı kızı düşündüm.
"Mümkün olabileceğinden daha iyi."dediğinde kafamı onaylarcasına salladım.
"Beni takip et. Kıvanç Kaya, Miray Aydın, Yiğit Aydın, Yağmur Sare Yalçın, Burak Özkan, Batuhan Demir, Enes Aksan buraya doğru geliyorlar."dediğinde yutkundum ve kafam da sürekli dolanan bir soruyu dile getirdim.
"Sormayı unuttuğum bir soru var. Mert Aksan ve Enes Aksan birbirlerinin neyi?"dediğim de arkasına hafifçe döndü ve:
"Kuzeni olduğunu biliyorum."dediğinde kafamı onayladım. Zaten yüz hatları oldukça birbirine benziyordu. Onu takip ederek içeride neler olduğunu sormadığını fark ettim. Fakat bunu neden sormadığı hakkında bir fikrim yoktu.
"İçeride ne.."dediğimde sözlerimi kesti ve:
"Bu beni ilgilendirmez, Beren. Burada herkesin bir ideali vardır ve benim ideallerimden biri işimi yapmaktan öteye geçmiyor. Bilirsin ne kadar çok bilgi edinirsen o kadar çok içine girersin bu olayların ve bunu en son isteyecek o adam değilim."dediğinde arkasında birleştirdiği elleri çözdü ve kumaş pantolonun ceplerine soktu. Dudağının kenarı patlamıştı ve neden kavga ettiklerini ben de merak ediyordum. Fakat bunu sormayacaktım.
"Yani Zümrüt Anka'nın daha fazla içine girmek istemiyorsun ve korkuyorsun."dem yüzümde ki o alaycı gülüşle.
"Aslına bakarsan benim görevim seni buraya getirmekti ve bak bakalım neredesin?"dedi elini etrafı göstererek. "Bundan sonra ne görev verileceğini merakla bekliyorum. Ama umarım senin gibi birinin peşinde dolanıp durmam. Ne kadar zor biliyor musun, seni takip etmek?"
Bu tepkisine güldüm ve:
"Keşke her şeyi baştan anlatsaydın da ilk buraya gelseydim."dediğimde,
"Sen de bir komisere inanacaktın, elbette. Sanırım beni o barın önünde öldürür ve kafamı bedenimden ayırıp polis arabasının önüne atardın. Üzgünüm ama kafamı seviyorum."dediğin de bu cümleyi gerçekten kurduğuna inanamayan gözlerle baktım. Fakat ciddi bir tavırla:
"Aslına bakarsan bunları bir komiser söyleseydi buna ek olarak kanınla barın duvarına bir not düşerdim."dediğimde gülmeye başladı ve merdivenlerden inmeye başladı.
En alt kata iniyor olmalıydık. Bir kapının önünde durduğunda kapıyı açmadan önce:
"Eğlenelim az değil mi?"diye usulca sordu. Gözlerimi devirirken kapıyı açmış ve birkaç bakışın bize çevrilmesine sebep oldu.
"M82, durumdan haber ver."dediğinde M40 dedikleri genç çocuk hızla kafasını çevirdi ve büyük ekrana trafik kameralarını yansıttı.
"İki araba ile hareket halindeler, otoyola çıkmadan önce birbirinden ayrıldılar. Birisi otoyoldan gelirken, diğer araba orman yolunun olduğu yeri seçti. Otoyoldakini rahatlıkla takip edebiliyoruz, fakat diğerini takip etmesi oldukça zor. Bu yüzden telefon numaralarında takip etmek istedik. Ne yazık ki, telefonlar diğer arabada görünüyor. Zekice plan yaptıklarını size söylemeliyim. Onları benzin istasyonların bazı kameraların da görebiliyoruz ancak."dediğin de:
"Son görüntüler nelerdir?"diye sordu Safa Saygın.
"Otoyoldaki arabanın yarım saatlik bir mesafesi kaldı. Fakat orman yolunda olan daha geç kalacağını tahmin ediyorum. Belki on belki de yirmi dakikalık bir gecikme."dediğinde gülerek öne atıldım ve:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
B.S.Ç
ActionBataklığın başlangıç hikayesi. Zümrüt'ün doğuşunun ve yok oluşunun kanatları arasındaki savaşın portresi... "Ruhu bedeninde asılı kalan, harflerin yan yana gelerek kelimeyle beraber ayağa kalkmasını bilen, kelimelerin bütünleşip cümle ile dan...