"Yanında mirasçın oturuyor."
Ellerim emniyet kemerine gittiğinde ve sarsılan araba ile onu takmaya çalışırken dudaklarımdan bu cümle dökülmüştü.
Bana bakışlarını çeviren Mustafa Çetin çarpık bir şekilde gülümsedi.
Teknik olarak arkamızda yerel polis vardı. Fakat bu sevgili babamın yaptığı aşırı hız nedeniyle oluyordu.
"Bilmeni istediğim iki şey var."dedi arabayı sola doğru kırarken,
"İlki araba sürüş tarzım bu ikincisi yetişmemiz gereken iki yer var."dediğinde onu onaylarcasına ses çıkardım. Mavi gözlerimi babamdan aldığım o kadar aşikardı ki. Bu onun gözlerine baktığımda kendimi görmemi sağlıyordu."Melek Çetin ile ilgili bir şeyler anşatır mısın?"dedim sakin bir sesle.
Bir süre soruma cevap vermezken direksiyonu sıkı sıkıya tuttu. Dikiz aynasından arkasını kontrol ederken kasvetli havaya doğru bakışlarımı çevirdim."O güzel bir kadındı."dedi dudakları bu kelimeleri çıkarmakta zorlanıyor gibiydi.
"Onunla nasıl tanıştınız?"diye sorduğumda yüzünde oluşan tebessüm ona aşık olduğunu gösteriyordu.
"Onu bir köpeğe yemek verirken gördüm. Fakat onunla böyle tanışmadık."dedi hüzünle.
Onun devam etmesini beklerken arkamızdaki polis arabaları süratle takip ediyordu. Mustafa Çetin, köşeyi dönüp bir garaja girdiğinde polisler daha yeni köşeyi dönüyorlardı. Garajın kapısı kapanırken arabanın sağ aynasından ancak bu kadarını görmüştüm.
"İn aşağıya, seni biriyle tanıştımak istiyorum."dedi hızla. Arabadan inerken gözlerim kısıldı.
Sırt çantamı arka koltuğun üzerinden alıp bana doğru hareket eden zayıf kadının siması oldukça tanıdık geliyordu. Yeşil gözleri ve kumral saçlarıyla adeta bir periyi andırıyordu. Duraksadım ve gözlerimi Mustafa Çetin'e diktim."Merhaba."dedi gözlerinin dolduğunu görebiliyordum.
Tek koluma geçirdiğim çantanın kopçasından tutarken gözlerimi kaçırdım. Onda tanıdık gelen bir şeyler vardı.
"Ben."durdu dudaklarını dişledi. Biraz daha baskı uygulasaydı kanayabilirdi.
"Ben Seda Uygur."dediğinde sadece yüzüne donuk bir şekilde baktım.
"Teyzen."dediğinde kaşlarım çatıldı. Kolumda çantanın kopçasını bırakıp düşmesine neden olurken yüzümdeki donuk ifade ile yere mıhlandım.
"Annenin kardeşi."dedi Mustafa Çetin.
"Annemin kızlık soy adı Uygur değildi."dedim hızla.
"Ah, evet Talha Taşkın seni annenin akrabalarına gitmeni istemediği için annenin kızlık soy ismi ile oynadı."dediğinde ellerim yumruk haline geldi.
Gözlerimi sımsıkı yumup yutkundum."Sırada ne var Alp Çetin'in yaşadığımı."dediğimde abimin olduğu beynimde yankılanıyordu. Seda Uygur boğazını temizledi.
"Maalesef yeğenim ve kardeşim."dedi ve durakladı. Sözlerine devam etmesini engellemem iki saniyemi aldı."Dinlemek istemiyorum."diyerek yerdeki çantamı aldım. Daha ne kadar sırrı kaldırabilirdim bilemiyorum.
Adımları araba tamir edilen arabların olduğu yere çevirirken gözlerim duvarlardaki eski araba ve eski motorların posterlerine bakıyordu.Arabanın motorunu tamir etmeye çalışan birine gözlerimi kısarak baktım. Fakat yorgunluğum kenardaki L şeklindeki koltuğa kendimi atmamı haykırıyordu.
Ahmet Gök'ü bulup hesabını görecektim ve onu bulmakta Mustafa Çetin'den geçiyordu.
Mustafa Çetin'e baba bile diyemiyordum. Çünkü benim babam Jones Garcia idi. Beni o büyütüp yanımda olmuştu. Evet bir babamın olduğunu bilmem beni mutlu ediyordu fakat onu sevebilecek olmam oldukça zordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
B.S.Ç
ActionBataklığın başlangıç hikayesi. Zümrüt'ün doğuşunun ve yok oluşunun kanatları arasındaki savaşın portresi... "Ruhu bedeninde asılı kalan, harflerin yan yana gelerek kelimeyle beraber ayağa kalkmasını bilen, kelimelerin bütünleşip cümle ile dan...