14

2.3K 135 19
                                    

Kafeden hızlı adımlar çıkıp kaskımı kafama geçirmiştim. Eski binaların arasına girdiğimizde park edip diğerlerinin inmesini bekledim. Kaskımı çıkartıp motorun üzerine koydum. Uzun uzun binaların arasında kalmış köhne bir sokaktı. Binalarda renk yoktu. İç acıcı değildi. Yalnız köşede bu sokağa aykırı küçük bir kafe vardı. Sokağın başına yürümeye başladığımda arkamda bir tartışmanın sesleri duyuluyordu. Kıvanç ile Burak birbirleriyle atışıyorlardı ve rahatsız olmuştum. Onlara dönüp elimi kesin anlamında salladım. İkisi de birbirlerine son kez bakış atıp yürümeye başladılar.

Köşedeki kafenin arkasındaki sokağa girmiştik. Hava sabaha göre daha serindi ve esiyordu. Evlerin arasında kalan kutu gibi bir yere girdiğimizde dar alanda yürümeye başladık. Labirent gibiydi. Sürekli dönüyorduk. Parmaklarımla duvara sürterek ilerliyordum. Yolu takip ettiğimizde evlerin arasında kalan ağaçların tek tük olduğu bir yere adım attık. Binaların arasında ki ağaçlar uzun ve sararmış yaprakları rüzgârla kimisi dökülüyor, kimisi dalda kalmaya çalışıyordu.

Batuhan önüme geçip: "Buradan."diyerek yürümeye başladı. Birkaç yol ayrımı vardı ve hepsi aşağıya çıkıyordu. Ama hepsi aşağının farklı bölgeye çıkıyordu. Tehlikeliydi ama aşağının da tehlikeli bölgeleri vardı. Batuhan en az tehlikeye girebileceğimiz yere ilerlerken ona hak vererek arkasından yürümeye başladım.

Döndüğümüz yol ayrımında biraz ilerideki demir merdivenlerden aşağıya inmeye başladık. Polisler buraya bilmezdi. Aslında burayı kimse bilmezdi. Etraftaki apartmanlarım hepsi aşağının sahiplerine aitti. Hiçbir şikâyet olmazdı. Aşağıya indiğimizde önümüze çıkan kısa, erkek kesimi, renkli saçlarla bize bakan kızın önümüzde durmasıyla durakladık.Burnundaki pirsing ve göbeğini açıkta bırakmış tişörtüyle üşümemesine şaşırmıştım. Elindeki sigarayı ağzına götürdü ve: "Ne var?"dedi gözleriyle hepimizi ezmeye çalışıyordu. Bakışları Yağmur da durmuş ve: "O buraya ait değil, giremez." dedi.

"Evet değil. Ama girecek."deyip kızın omzundan tutup kenara itekledim. İçmişti ve kendini burayı kontrol edebileceğini zanneden biriydi.

Yangın merdivenlerine açılan kapıyı anımsatan demirden kapıyı açtım. İçerideki müzik daha hafifti. Işık loş ama barlardaki gibi değildi.

Huzursuz hissetmek gayet normal olabilirdi. Fakat hissettiğim pek bir şey yoktu. Hatta hiçbir şey.

İçeri de poker oynayanlar, rulet çevirenler ve de zengin insanlar ile çevriliydi. Teksas'ı bilirsiniz. Orası kumar şehriydi.

Orayı anımsatıyordu. Masaların başındaki oldukça açık giyinmiş kızları saymıyorum bile...

Şans getiren melekler (!)

Oldukça büyük bir yerdi, Aşağı.

Bu kesim kumarhane tarzıydı. Etrafta oyunlar donuyor, masalara içkiler dağıtılıyordu. Her masanın başında parayı toplayan biri oluyor ve kart dağıtıyordu. Arkamdaki sessizliğe dönüp:

"Burak, içlerine karış."dedim müzik sesine karışan sesimle beni anlamıştı. Garsonların arasından geçerken içki tepsileri önümüzde duruyordu. Hayır, anlamında işaret yapmama rağmen Kıvanç bir bardağa uzanmıştı bile. Kartların karışma sesi ve müziğin sesiyle kumarhane olan yerden çıktık. Aşağıya bu bölgeden girmemizin sebebi daha sakin oluşuydu. Müzik sesi artmaya başlamıştı. Bas sesi kulaklarıma eziyet ediyordu.

Önümde duran siyah boncuklu perdenin arasından geçtim. Kırmızı canlı ışıklar yanıp sönüyor ve dans eden insanları aydınlatıyordu. Gerçi pek dans ettikleri söylenemezdi.

Bar tezgâhını gördüğümüz de Kıvanç:"Burada kalan benim."diye sırıtarak sarışın bir kadına doğru elindeki içki bardağı ile yürümeye başladı.

B.S.ÇHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin