Bölüm 65:Zümrüd-ü Anka
Öncelikle bir dizi olayın benim naçizane hayatımın başına gelmesi kesinlikle benim suçum değildi. Kesinlikle kelimesine vurgu yapmayı ihmal etmiyorum. Kendimi avutma işini bir kenara atıp mermi yağan camın hala kırılmamış olması bir lütuftu.
Düşüncelerim burada kalıp 'Ne olacaksa olsun.' diyorken bedenimin her hücresi bunu inkâr ederek 'Savaşalım.' diye bağırıyordu.
Tam tersi olmalıydı değil mi?
Kesinlikle.
Güneş daha doğmadan bir vagona mermi sıkılırsa ne hissedersiniz?
Öfke? Panik?
Ben sıkılmışlık hissediyorum. Mert Aksan'ın yaşadığı duygular neydi, tam bilmiyorum ama benim yüzümdeki ifade sakinlikten nasibini alıyordu.
Kompartımanın kapısının ardından gelen ayak sesleri gözlerimi devirmeme neden olurken, içimde ki 'This is Sparta' repliği de neyin nesi oluyordu?
Hadi, özümüze dönelim. Sadece bu sakinliği anlatmam gerekiyordu. Bakın ne kadar rahatım.
Mermi sesleri kesildiğinde dışarıdaki silah kullanmayı taramak olduğunu zanneden adamlar içeride ki kişilere zarar vermek istemedikleri açıkça belliydi.
"Diyorum ki, aksiyona gerek yok."diyerek Mert Aksan'a bakış attım. Mert ise gözlerini kısarak cevabını verdi.
"Köşeye kısıldığımızı bu kadar belli etmesen?"diyerek sitemle baktı. Omuz silkerek koltuğa oturdum. Karşımdaki koltuğa kurulurken bacak bacak üstüne attım. Mert Aksan ise siyah kot pantolonun cebinde ki sigara paketini çıkardı.
İçerisinden sigarasını çıkarıp dudaklarına koydu. Aynı anda önüme yığılan saçları geriye atarak kompartıman kapısına paldır küldür giren adamlara bakış attım. Mert ile kısa bir bakışma yaşadığımız da içeri giren adama bakışlarımı tekrar çevirdim.
Mert'in alaylı çıkan sesi kompartımanı doldururken:"Çakmağınız var mı?"diye sordu. Adam şaşkınlıkla söyleyeceklerini unutarak ağzı açık bir şekilde bakışlarını bir bana bir de Mert Aksan'a çevirdi.
"Çay veya kahve."diye sorduğumda tırnaklarımı inceliyordum. Adamlara bakışlarımı çevirdiğimde şaşkınlıkları biraz daha artmıştı.
Arkasındaki adamlar ise huysuzca kıpırdandı ve çevreye bakmaya başladılar. Bu rahatlığın sebebini arar gibiydiler. Bunu fark etmiş olmam aklıma düşen planla sırıtmama neden oldu.
Mert Aksan yüzümdeki bu alaycı ifadeyi görmüş olmalı ki o da sırıtmaya başladı. Vagonda ki sessizlik bundan önceki duraklarda inenlerin olduğunu düşündürüyordu bana. Arkada ki diğerlerinden daha uzun ve kalıplı adam telefonunu çıkardı ve telefona doğru konuştu:
"Burada yanlış giden bir şeyler var."dediğinde bekledi ve tekrar cevap verdi.
"Oturuyorlar ve sırıtıyorlar."dedi ve karşı tarafı dinledi. Telefonu kapattığın da şaşkınlığını gizleyemeyen adama döndü.
"Gidiyoruz."dediğinde adamın belinden çıkan susturuculu silahının namlusu, bir bana bir de Mert'e doğrulttu.
Mert'e doğru dönüp: "Çok bile durduk."diyerek kalkmasını işaret ettim. Sırt çantamı alırken Mert Aksan da çantasına uzandı. Sigara hala dudaklarının arasındaydı. Çantasını sırtına geçirdiğinde kafasının hafif yukarı kaldırdı ve umursamaz bir tavır aldı.
Kompartımanın kapısından çıkarken gözlerimle küçük holü taradım. Kompartıman kapılarının önünde duran her adam diğerlerinin bir şeyler yapmasını engelliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
B.S.Ç
ActionBataklığın başlangıç hikayesi. Zümrüt'ün doğuşunun ve yok oluşunun kanatları arasındaki savaşın portresi... "Ruhu bedeninde asılı kalan, harflerin yan yana gelerek kelimeyle beraber ayağa kalkmasını bilen, kelimelerin bütünleşip cümle ile dan...