Yumruklarını kum torbasına geçiriyordu. Tekrar tekrar ve tekrar. Usanmıyordu ve yılmıyordu. Ondan nefret ediyordu. Onun bilmiş havasından, zekâsından, güçlü olmasından... Hatta güzel olmasından.
Mert üzerine giydiği eşofmanlarıyla evinde kum torbasını parçalıyordu. Yorgunluk hissetmiyordu. Bu parçaladığı üçüncü kum torbasıydı ve ellerini sarmasına rağmen kanıyordu. Kum torbasının içindekiler etrafa yayıldığında kendini sert zemine bıraktı. Gözlerini yumup ellerini çözdü. Elleri titriyordu. Kafasını yere koydu. Göğsü inip kalkıyordu. Beren'in sözleri hala kulaklarında çınlıyordu. Ona söylediği her şey de haklı olduğunu düşünüyor. Fakat ondan vazgeçmek istemiyordu. Yaşadığı şeyleri biliyordu. O kimseyi yarı yolda bırakmazdı. Ama kendi bunu yapmıştı. Ellerini kafasından çekip doğruldu. Kendinden nefret ediyordu. Kemal Aksan ahşap merdivenden inmeye başladı. Üzerinde yine bir takım elbise vardı. Alev Taşkın'dan her ne kadar nefret etse de o onları iflastan kurtarmıştı ve yıllardır onlara çalışıyordu. Mert kafasını çevirip Kemal Aksan'a baktı. Onda gördüğü sadece babası olmasıydı. Onun hakkında daha öte duygular beslemiyordu.
"Eve dönmüşsün." diye konuştu gür sesinin ardında ki bir soru değildi.
"Gördüğün gibi." dedi Mert. Alev Taşkın'a çalıştığını bilmiyordu Mert tabi ki onun.
"Kahvaltı yapalım, hadi oğlum." dedi Kemal Aksan. Pişmandı aslında Kemal Aksan oğluyla hiç vakit geçirememişti. Mert ayağı kalkıp:
"Duş almalıyım, siz yapın." diyerek konuştu ve hızla yanından geçip odasına çıkmaya başladı. Bu evden nefret ediyordu. Odasına girdiğinde hissettiklerini bir kenara bırakıp duşa girdi.
Kemal Aksan tek başına kahvaltısını yaparken televizyonda ki haberlere de göz atıyordu. Ama aklı Mert'in neden eve geri döndüğündeydi. Beren ile birlikte kaçmayı planladıklarını biliyordu. Ama neden evinde olduğunu kestiremiyordu. Mert odasında ki banyodan çıkarken tek eliyle de saçını havluyla kurutuyordu. Hemen kendine bir kazak seçip üzerine geçirdi ve kot pantolonunu giydi. Ayağına geçirdi converselerle siyah yatak örtüsü olan yatak örtüsünden kalkıp camın önünde durdu. Beren ile konuşmalıydı biliyordu ama gururuna yediremiyordu. Gerçi onun konuşmak istemeyeceğini de adı gibi biliyordu. Mert Aksan, çaprazında ki eve baktı. Pencereleri kırılmış Beren'in gerçek ailesinin evine. Babası Mustafa Çetin ile arkadaştı. Bunu biliyordu. Fakat kimse hiçbir şeyi sorgulamaya kalkışmıyordu. Haksızlıklara tahammül edemiyordu. Dışarı da gördüğü kar onun pencerenin önünden çekilmesine neden oldu ve aşağıya sakin adımlarla indi. Kendini salonda ki koltuğa bırakırken açık olan haberleri izlemeye başladı. Kahvaltı yapmak istemiyordu. Kemal Aksan masadan kalkıp salonu melodiyle dolduran telefonu açıp konuşmaya başladı. Kulağı onda değildi haberlere çıkmış olan Beren'in fotoğrafındaydı. Dubai'ye gitmek istemişti. Çünkü orada Alev Taşkın'ın ortağını bulmuştu. Ama onun inadı yüzünde farklı bir plan uygulamaya karar vermek zorunda kaldı.
Kemal Aksan salondan dışarı çıkarken kurduğu cümlelere dikkat etmiyordu. Evde yalnız olmaya alışık olduğu için Mert'in varlığını unutmuş gibiydi.
Sesini yükseltip konuştu Kemal Aksan. Bunu bilerek yapmamıştı. Ama Mert kulağını kabartmış onu dinledi.
"Alev Taşkın, onların çocuk olduğunun farkında ama bir türlü vazgeçmiyor Hakan." Dedi. Mert bu sözlerle iflastan onları kurtaran kişinin Alev adı olan biri sayesinde olduğu kafasına dank etti. Buz kesildi ve babası salona tekrar girerken gözleri ona kilitlendi. Mert ayaklanıp:
"Sen!" dedi ve yürümeye başladı üzerine doğru. Kemal Aksan yaptığı hatanın farkına yeni yeni varırken olduğu yerde durup telefonu kapattı.
İki Aksan burun burunaydı. Mert babasından daha uzun ve daha heybeliydi. Gözlerini rengini babasından almadığı kesindi. Ama onun gibi bakışları vardı. Kapının çalmasıyla bir hareketlilik oldu ama bu evdeki hizmetçinin topuklu ayakkabısından çıkan sesti. Kapıyı açtı ve salondan açılan kapı görünüyordu. İçeriye giren yirmi adam hizmetçiyi kenara kaydırdı. Mert Aksan şaşkınlıkla içeriye giren adamlara baktı ve sonra yüzündeki ifadeyi düzeltip baba demekten nefret ettiği adama bakışlarını çevirdi. Gözlerinde sadece öfke ve nefret okunuyordu. Bu öfkeyi zapt edemeyip babasının şekilli burnuna yumruğunu geçirdi ve gülümsedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
B.S.Ç
ActionBataklığın başlangıç hikayesi. Zümrüt'ün doğuşunun ve yok oluşunun kanatları arasındaki savaşın portresi... "Ruhu bedeninde asılı kalan, harflerin yan yana gelerek kelimeyle beraber ayağa kalkmasını bilen, kelimelerin bütünleşip cümle ile dan...