Hayat sürprizlerle doludur. Sürprizler, o kadar da güzel olmayabilir. Bazen sizi yaralayabilir. Bazen de sizi umutlandırır. Ama bazen de size koca bir ders verir. Her ne kadar istemesek de...
Bilinmeyen bir denklemin içindeyim. Kendi hayatım hakkında yeterli bilgiye sahip değilim. Bunun dışında hayatım, gayet normalden ibaretti.
Yüksek sesli müzik düşünmemi zorluyordu. Lanet olasıca, doğum günü partisine gelmiştim. Neden mi?
Talha Bey, o partiye gitmem için bana resmen işkence çektirmişti. Şu hayatımda bir Talha Bey'in dediklerine karşı çıkmıyordum.
Geçmişim, fazla karanlıktı. Bu geçmişten en az üç kitap olurdu hatta üzerine dört film çekilebilirdi.
Hakan Kaya'nın dediklerinden sonra hala kendime gelememiştim. Annemle eğlenceli bir gece?
Hakan Kaya şimdi bir tehditti. Büyük bir tehdit. Kemal Aksan hala ortalıkta değildi. Peşime taktığı tüm adamlar Mert hayatıma girince yok olmuştu. Bu nasıl mümkün olabilirdi ki?
Kemal Aksan bir şey çevirdiği belliydi.
"İçecek bir şey ister misiniz?" dedi elindeki tepsiyi göstererek.
Düz bir sesle: "Hayır." Dedim ve başka insanların yanına doğru ilerlemeye başladı. Burak yanımda müziğe ayak uyduruyor ve kafasını sallıyordu.
Ona baktığımı fark etmiş ve: "Eğlenmeye bak!" dedi. Müziğin sesinden kaynaklı bu cümleleri bağırarak söylemişti. Duygu ve Mert, evin büyük bahçesinde havuzun kenarında etrafı inceliyorlardı. Hava oldukça serindi fakat ortamın ısınması için klima tarzı bir alet kullanılmıştı. Fazla büyük partiydi. Benim on sekizinci yaş günüm daha trajikti.
Talha Bey ve Batuhan ile birlikteydim. Oldukça hüzünlüydü. Talha Bey'in ofisindeydik. Yani babamın şirketinde, yüzde elli biri babamın yüzde kırk dokuzu Talha Bey'in olduğunu öğrendim. Babam öldükten sonra onun hisselerine geçici olarak el koymuş Talha Bey.
Ofisin fazlasıyla hoş bir ambiyansı var. Mutlu hissettirebiliyordu. Ama o gün pek de mutlu değildim. Hatta hiç. Yani uyuşturucu tedavimiz yeni bitmiş ve on sekiz yaşıma girecektim. Ama işler fazla karışıktı. Bana bakan aile ölmüş ve benim peşime bir kaç adam düşmüştü. Talha Bey, saklanmam için beni uyarıyordu. Ama ben pek saklanmak istemiyordum. Çünkü Talha Bey'in bildiklerini dinlediğimde fazlasıyla hırslanmıştım. O günkü konuşmayı asla unutmam:
"Beren, onlar senin gerçek annen ve baban değiller. Onlar seni yetiştiren benim tuttuğum insanlar. Tecrübeliydiler ve sana bakmayı kabul ettiler. Seni korumak istediler. Sen daha iki ya da üç yaşındaydın. Ben senin bilmeni istiyordum. Ama Kerem ile Gülçin seni benimsemişlerdi. Senin ailen olmak istiyorlardı ve Gülçin'in de çocuğu olmuyordu. Senin gerçek ailen olup seni büyütmek istediler. Fakat senin kâbusların ve bu kâbusların gerçekleri de yansıtıyordu. Uyuyamıyordun, seni psikologlara ve psikiyatrlara götürdüler.
İşe yarıyordu ama ilaçlarını kullandığın sürece. Gerçek annen ve babana gelince; Mustafa ve Melek. Bir de abin vardı. Adı Alp idi. O da yaklaşık yedi yaşında falandı. O gün Melek ile Kerem, öldü ve sende yoğun bakımdaydın. Sana da ateş edilmişti ama seni kurtarabilmiştik.
O evden seni kim çıkardı, bilmiyorum. Cinayetlerin üzeri bir şekilde kapatıldı. Çok çabaladım ama buna engel oldular. Sen yoğun bakımdan çıktığında seni güvenli bir yere vermek zorundaydım ve dediğim gibi Kerem ile Gülçin seni aldılar. Kerem sana dövüşmeyi, kendini savunmayı öğretirken Gülçin de sana ders çalıştırır. Seninle her gün satranç oynardı." Dediğinde gülümsemiştim. Gülçin yani annem her gün aralıksız benim zekâmı geliştirmek için türlü şeyler yapardı. Kerem yani babamda bana kendimi savunmayı ve silah kullanmayı öğretirdi. Ava bile giderdik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
B.S.Ç
ActionBataklığın başlangıç hikayesi. Zümrüt'ün doğuşunun ve yok oluşunun kanatları arasındaki savaşın portresi... "Ruhu bedeninde asılı kalan, harflerin yan yana gelerek kelimeyle beraber ayağa kalkmasını bilen, kelimelerin bütünleşip cümle ile dan...