Kütüphanenin havası soludu Burak. Elleri üşümüştü. Fakat kızıl saçlı kızı gördüğünde üşümesini bir kenara atıp, Büşra'nın yanına yürüdü. Kitapları düzenleyen Büşra kaşlarını çatmış ve işine odaklanmıştı. Kızıl saçları ve mavi gözleri vardı. Burak elindeki kitabı alıp ilgisini kabaca çekti. Büşra yüksek sesle konuşacakken çalıştığı yerin kütüphane olduğu kafasına dank etti ve:
"Sen ne arıyorsun burada?" dedi. Tabi ki onu tanıyordu. Beren okula geldiğinden beri onunda başına gelmedik şey kalmamıştı. Burak peşinden bir saniye ayrılmamıştı. Kızıl cadı diye isimlendiriyordu Burak onu.
"Beren, burada değil." Dedi Büşra konuşmasına devam ederek. Burak'ın ela gözlerinde hüzün yer alırken: "Biliyorum." Dedi sesini kontrol ederek.
"Ne istiyorsun?" dedi oldukça kaba bir şekilde. Büşra hiç böyle biri değildi. Ama Burak'ı gördüğünde beyni ona emir verip kötü davranmaya başlıyordu. Ondan nefret ettiği aşikardı.
"Hey, sen her kütüphaneye gelene böyle mi davranırsın?" dedi ve eline aldığı kitabı gösterip:
"Bu kitabı okuyacaktım." Dedi ve gidip bir masaya oturdu. Kitabın ismine bile bakmamıştı. Gerekte yoktu. Masaya onu koyarken aklındaki düşünceleri atamıyordu. Beren onu düşünüyordu. Onu bırakmamalıydı. Ama çocukça davrandığını düşünüyordu. Onun git demelerinden bıkmıştı. Yorulmuştu. Büşra onun oturduğu yere baktı. Saatlerce aynı sayfadaydı. Aynı sayfa da ve sadece kitaba bakıyordu. Kütüphaneye geldiğinden beri kendini hastaymış gibi hissediyordu Büşra. Ona bir süre daha baktı. Sarıya çalan saçlarının olduğunu gördü. Üzerinde mavi bir kazak vardı. Elleri de kızarmıştı. Kızıl saçlarını arkaya atıp, masanın önünde durup oturdu. Burak ona baktı ve gözlerinde hüzün kaybolup yerine mutluluk doldu. Büşra'ya karşı farklı hissediyordu. Bunu biliyordu. Ama Beren'i çok değer veriyordu. Gitmekte aptallık yaptığının farkındaydı.
"Ne o? Okumayı mı bilmiyorsun?" dedi kafasıyla kitabı gösterdi. Burak kafasını komikçe sallayıp öne eğdi. Tekrar kafasını kaldırıp çilleri olan Büşra'nın yüzüne baktı. Güzeldi. Kendine has güzelliği vardı. Üzerine giydiği kırmızı bir örgü kazak ve içine giydiği beyaz gömlek vardı. Altında ise siyah bir dar bir kot pantolon bulunuyordu.
"Saçlarının rengi çok güzel." Dedi Burak dayanamayıp. Büşra kendini dikleştirirken: "O zaman boyatsam iyi olur." Dedi.
"Hayır, böyle bir şey yapmayacaksın." Dedi sertçe Burak. Büşra içten içe onu sinir etmeyi çok seviyordu.
"Elbette boyatacağım." Dedi karşı çıkan sesiyle. Zaten emir almayı seven biri de değildi. Burak gözlerini kaçırıp kafasını çevirdi ve yağan kara baktı.
"Kartopu savaşına ne dersin?" dedi Büşra'ya dönerek.
"Kazancım var mı ki?" dedi Büşra. Karı sevmezdi. Soğuğu hiç sevmezdi.
"Karşına bir daha çıkmam." Dedi yüzüne karşı sıcak nefesini üfleyip.
"Daha ne bekliyoruz?" dedi ve montunu, eldivenlerini giymek için kalktı. Burak onun karşısına bir daha çıkmayacaktı. Böyle düşünüyordu. Ama sadece onun beyaz tenin ve kızıl saçlarının karın içinde nasıl görüneceğini merak ediyordu. Kalkıp, kabanını giyip dışarıya çıkması için Büşra'ya kapıyı açtı. Büşra hızla dışarı çıkıp, kütüphanenin mermer merdivenlerinden kaymamak için kenara tutundu ve aşağı indi. Kar, burada erimişti. Ama kütüphanenin arkasında kimseler olmadığı için oraya yöneldi. Burak hemen arkasında Büşra'yı takip ediyordu. Kütüphanenin arkasında durduklarında eldivenleri olmadığı için çıplak el ile kara uzandı ve soğuğu umursamadan Büşra'ya fırlattı. Büşra sinirle arkasına dönerken kartopunu yapmıştı bile. Ona atarken isabetlediği yer kafasıydı. Ama omzuna gelmişti. Kartopu savaşını izleyen takım elbiseli beş adam onlara yaklaşırken olayların farkında değillerdi bile. Burak karı kafasına yediğinde yaklaşan kişileri görüp Büşra'yı yanına çekti. Büşra'nın ne olduğundan haberi yoktu. Sinirle Burak'ın onun bedenini sıktığı koldan çıkmaya çalışıyordu. Beşi de aynı doğrultu da geliyordu. Bu yüzden Burak eğilip dudaklarını kızın sağ yanağına değdirerek:
"Üç dediğimde koşmaya başla." Dedi daha Büşra ne olduğunu anlamadan Burak adamların beline doğrunu uzanarak hareket etmeye başladığında:
"Üç." Dedi ve onun elinden tutup koşmaya başladı. Ne olduğunu bilmiyordu Büşra. Ama durmasını söylese bile durmayacağını biliyordu.
Bir taksiyi hızla durdurdu Burak ve hızla Büşra'yı bindirdi. Yanına kendini atarken Büşra konuşmaya başladı:
"Beni mi kaçırıyorsun sen?" dedi hızlıca. "Çok ilkelce." Diyerek omzuna vurdu. Burak konuşmayıp arkasına baktı. Tek çaresi vardı. Beren'i bulmalıydı. Bunu biliyordu.
"Bu arada bir ile ikiye ne oldu?" dedi Büşra.
"Kaçırmak için sayılara ihtiyacım yok." Dedi ve Büşra'nın burnunu sıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
B.S.Ç
ActionBataklığın başlangıç hikayesi. Zümrüt'ün doğuşunun ve yok oluşunun kanatları arasındaki savaşın portresi... "Ruhu bedeninde asılı kalan, harflerin yan yana gelerek kelimeyle beraber ayağa kalkmasını bilen, kelimelerin bütünleşip cümle ile dan...