"Posta gelmiş."dedi elinde zarfları sallayan Yağmur. Üzerindeki bej rengindeki hırka ve dar pantolonu tüm hatlarını belli ediyordu. Sarı saçlarını ise, at kuyruğu yapmış ve gülümsüyordu. Her zaman ki gibi. Miray kısa saçlarını balık sırtı yapmış ve Yağmur'un yanında bitmişti. Gözlerimi kısarak onları inceledim. Klasik iki arkadaş gibiydiler. Her şeylerini biliyorlardı ve saçlarıyla oynayıp şekil veriyorlardı. Olgun bireyler olsalar da hala içlerinde ki çocuğu sergiliyorlardı. Burak, Yağmur'un elindeki bir zarfı aldı ve:
"Bu kadar abartılacak ne var."diyerek gözlerini zarfa indirdi.
"Elektrik fatura, bu da su ve kredi kart ekspresi... Bir de.." yutkundu ve zarftan kafasını kaldırdı ve bakışları beni buldu. Pencere pervazına yaslanarak onları izliyordum ve bu doğrulmamı sağladı. Kaşlarımı çattığımda gelecek olan tehlikeyi fark ettim. Miray, Burak'ın omzunun arkasından kâğıda bakmaya çalışıyordu. Burak, ela gözlerini kısarak yutkundu ve adem elması da yutkunması ile hareket etti.
"Beren Su Çetin'e."dediğinde yüzümdeki ifadeyi temizledim ve bu kasvetli ortamdan kurtulmak için:
"Hayranlarım beni burada bile buldular." Diyerek üzerimde ki haki renginde hırkanın kol uçlarını tutmaktan vazgeçtim. Mert, yemek masasına sertçe içinde kafeini bolca olan siyah kupa bardağı vurdu ve Kıvanç'ın alaylı bakışlarına mahkûm kaldı.
"Hadi ver şunu, Burak." Diyerek sol elimin içerisini göstererek işaret yaptım. Birkaç adım atıp zarfı elime koydu ve çenemi kavradı ve kaşıma bakabilecek şekilde hareket ettirdi.
"Bir hafta geçti ama şu kaşın hala iyileşmedi." Dedi. Omuz silkerek zarfın sol kenarından yavaşça yırttım. Batuhan yanıma gelmiş, el hareketlerime bakıyordu ve konsey Kıvanç'ta oturduğu ahşap kahverengi koltukta doğruldu. Zarfı yırtıp, içindeki beyaz kağıdı açtım.
Yazıya odaklanmaya çalışırken hangi geri kafalının bunu yaptığını düşünmeye başlamıştım.
" Kurtulacağını biliyordum Beren Su Çetin. Elbette bunun olacağını ve olması için elimden gelenin en iyisini yaptığını bilmen gerek. Belki biraz hırpalamak ile beraber ölümden dönmeni bana borçlusun.
Kendimi ifade etmemi istersen eğer, sadece yardımıma ihtiyacın olduğunu söyleyebilirim. Ama karşılığında seninde bana yardım etmen gerekecek. Sana açık bir teklif sunmak için yazıyorum bu mektubu.
Yaşaman ya da ölmen benim elimde. Fakat intikam alarak ölmen senin elinde.
Kurşunu kalbine saplayabilirdim. Fakat seni öldürmek istemiyordum. Sadece karaciğerine bir kurşun gelecekti. Fakat küçük sarı çiyanın önüme atlaması beni açıkçası korkuttuk. Göğüs kafesine gelmesi büyük şans. Fakat bu yolda şanstan daha fazlasına ihtiyacın olacak.
Beni bulmanı istiyorum ve bunu yirmi dört saat içinde yaparsan müteşekkir olurum."
Dışımdan okuduğum küçük nottan gözlerimi çekip altta yazan isimi söyledim.
"Kerem Birlik."
Öldürmek istemiyordu ve bana ihtiyacı vardı. Pekala, istediğini yapalım.
"Sarı çiyan dediğine inanamıyorum." Dedi Yağmur ve gözlerini devirdi.
"Kıvanç, bahsettiğin fotoğrafçı kız arkadaşın bir haftadır Kerem Birliğin peşinde değil mi?" diye sordum.
"Evet." Dedi kısaca. "Onu buraya getir." Dediğimde her zaman ki gibi ikiletmemeyi seçmişti:
"Batuhan, seninle bir yere gideceğiz." Diyerek kafamı ona çevirdim.
"Elbette, bebek." Dedi sesindeki kısık tonla. Boğazını temizleyeceği sırada öksürmeye başladı. Elini yumruk yaparak ağzını kapatmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
B.S.Ç
ActionBataklığın başlangıç hikayesi. Zümrüt'ün doğuşunun ve yok oluşunun kanatları arasındaki savaşın portresi... "Ruhu bedeninde asılı kalan, harflerin yan yana gelerek kelimeyle beraber ayağa kalkmasını bilen, kelimelerin bütünleşip cümle ile dan...