"Anladınız mı planı?" diye sorduğumda Gökhan beline uzandı ve bir silahı bana doğru uzattı. Silahı elime bırakırken tedirgin görünüyordu. Tedirgin olması da oldukça normaldi. Silahlı adamların yanında ona yumruk atmıştım. Silahı elime bıraktığında arkamdaki içkileri inceleyen genç çocuğa dönüp:
"Cenk, şu içkilere bakmayı ve iç çekmeyi bırak!" dediğinde adının Cenk olduğunu öğrendiğim genç çocuk kafasını çevirerek omuz silkti ve şaraplardan birini alıp içmek istediği belli edercesine dudaklarını yaladı. Tekrar yerine koyup tuttuğu nefesi geri verdi. Elini şarapların üzerinde gezdirirken Mert'in yanına gidip uzatmış olduğu botlarının dibinde durdum ve yanına oturmak için elimi yere koydum ve hızlı bir hareketle yanına oturdum.
"Güçlü olman lazım. Fazla kan kaybettin." dediğimde "Mm." diyerek beni anlamamışçasına bir ses çıkardı. Planınım pek işe yarayacağını düşünmüyordum. Dışarı da bir keskin nişancı ya da birkaç tanesi vardı.
Ve de sayısını bilmediğim kadar adam doluydu. Dışarı adım attığımda kurşunu kafamıza yiyebilirdik. Şu demir kapı bizi koruyan tek şeydi ki bu kapıdan çıktığımız da güzel bir yem olabilirdik. Plan tıkırında işlemeyebilirdi. Olasılıklar!
Eğer dediklerimi yapmazlarsa ruhsuz bedenlerimizin mezarı bile belli olmayacaktı.
Kesinlikle mükemmel.
Kafamı sallayıp mahzenin içinde beş dakikada yaptığım planın kötü sonuçların kurtulmak istercesine kafamı sağa sola salladım.
Ev şehrin içinde olmasına rağmen bu kadar sakin bölgede olması oldukça berbat bir durumdu. Polislerin gelmemesine sevinmeli miyim, üzülmeli miyim?
Bilemiyorum.
Mert'i çıkartmak en zor iş olacaktı. Bir yanda ölüme terk etmek istiyordum. Gerçekten sinirlerimi oldukça doruklara çıkarıyordu.
Gökhan:"Hadi gidelim. Sesler kesildi." dediğinde ona doğru bir bakış attım ve evin sessizliğini dinlemeye başladım.
Yanımda düzensiz nefesler alan bir beden vardı onun dışında fazlasıyla sessiz.
"Sizce de fazla sessiz değil mi?" dediğim anda herkes bana dönmüş ve demir kapının ardından mermiler yağmaya başlamıştı. Mermilerin demir kapının arkasında oluşan siyah kabarcıklar beni ayağı kaldırmıştı. Karşımda duran beş adamı da geriletmişti, bu mermiler. Mert ise hala aynı pozisyonunu koruyor. Soluklarının hızı yavaşlamaya başlıyordu.
Sesimi kısarak: "Hazır olun, köşelere geçin." dediğimde mahzenin içindeki karanlık gölgeler dediğimi yapmış daha karanlık olan yerlere adım atmaya başlamıştı. Mert'i köşede olması oldukça işime yaramıştı.
"Hey!" dedi Cenk kısık bir sesle. Karanlık odanın içinde sesi bulmaya çalıştım ve onu bulduğumda arkası dönük bir şekilde karanlıkta göremediğim bir şeye bakıyordu.
İri adam:" Kapa çeneni Cenk. İçkiden daha önemli-" dediğinde kapüşonlu adam Cenk'in yanına gitmiş ve:" Şşşt." dediğinde Gökhan hareketlendi ve Cenk'in birkaç adım gerisinde durmuştu. Daha doğrusu bulunduğu yere mıhlanmıştı.
Kapıya yapılan ikinci mermilerin girişi daha çok ses yapmıştı ve bu sesle beraber odanın karşısına rafların arasında gördüğüm siluetlere doğru hareket ettim. Karanlığa gözüm alışmıştı fakat neye baktıklarını göremiyordum. Gökhan'ın yanından geçip baktıkları karanlığa gözlerimi kısarak baktım.
Karşımda gördüğüm kenarlara doğru açılmış iki raftı. İki kapılı bir kapı gibiydi. Sol kısımdaki rafın arkası tabancalar, tüfekler ve taramalı silahlar vardı. Sağ rafa bakmak için öne eğildim. El bombaları ve bıçaklar yer alıyordu. Kaşlarımı çatıp biyolojik babamın bu evde sakladığı şeyler karşısında bakakalmıştım. Ortasında ise bir tane daha demir kapı vardı. Elimi uzattığımda bir kol beni yakaladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
B.S.Ç
ActionBataklığın başlangıç hikayesi. Zümrüt'ün doğuşunun ve yok oluşunun kanatları arasındaki savaşın portresi... "Ruhu bedeninde asılı kalan, harflerin yan yana gelerek kelimeyle beraber ayağa kalkmasını bilen, kelimelerin bütünleşip cümle ile dan...