71

863 44 22
                                    


Son kelimesi suz eki ile sonsuzlaşırken, ben sonsuzluğa inanmayı reddediyordum. Mutlu sonların sonsuzluğuna inanmazdım. Tesadüflere inanmadığım gibi. Camlara vuran her su damlası ruhumu temizlemeye çalışıyordu. Fakat yağmurun bilmediği şeyler vardı. Benim ruhumda fırtınalar yer alıyordu. Her yeri damla damlaydı. Nasıl temizleyebilirdi ki benliğimi?

Gözlerimi gökyüzüne dikmiştim. Kasvetli hava ruhumu büyütüp büyütüp, bedenime sığmamı engelliyordu. Bazı günler düşüncelerim beni esir almak yerine karşıma oturup, bacaklarını üst üste atıyordu. Dudaklarını götürdüğü fincanındaki kelimeleri yutarak iç geçirip kulaklarıma dark tahtasına atılan küçük oklar gibi şiddetli bir vızıltı ile beynime isabet ediyordu.

İşte, uçurtmam gökyüzündeydi ve bir kuş misali gri gökyüzünün karanlığını yok etmeye çalışıyordu. Arabanın içerisinden gelen, ruhu dinlendiren bir şarkı bu yaşadıklarımın bir rüya olduğunu anımsatıyor gibiydi. Zaten her şey bir rüyadan peyda olmamış mıydı?

Rüyalar, beni korkutmamalıydı. Fakat rüyalarımda gördüklerim gerçek olayların yansıması olduğundan son zamanlarda gördüğüm rüyalara karşı içimde oluşan endişeli durumu yok edemiyordum.

Kendimden kaçmak, kaçmanın en kötü olanıydı ve ben asla kaçamazdım da. Asla kaçmamalıydım da. Bu kendi içimde oluşturduğum küçük kurallardan biriydi.

Gökyüzünde süzülen uçurtma, tellere takıldığında mavi gözlerim sanki ilk kez uçurtmanın tele takıldığını görüyor gibiydi. Tellerden sıyrılırken taklalar atması ile camıma daha çok yapıştım.

Zaman, sanki uzuyor ve müzik sanki kendini tekrarlıyor gibiydi. Arabanın koltuğu belime ağrılar saplıyor ve kalçamı hareket ettirmem gerektiğini düşünüyordum. Emniyet kemirini açarken yanımdaki arabayı süren kişiye bakmak için kafamı çevirdim.

Kalp atışlarım tekledi. Nefes almam zorlaştı ve ense kökümdeki saçların terlemeye başladığını hissedebiliyordum.

"Merhaba Beren, benden yani kendinden kaçabileceğini mi sanıyordun?"dediğinde ensemdeki terin belimden aşağıya indiğini hissediyordum.

Beynim işlevini yitirdiğinde gözlerimdeki korku duygusunu yok etmek, beni parçalara bölmeye başladı.

Geçmişteki yaralarımız bizim korkularımızı var ediyordu lakin benim korktuğum gelecekteki benden ibaretti. Yutkundum ve dudaklarımı yalarken ağaçlara gözlerimi çevirdim.

"Merhaba, Beren."dedim sesimdeki sert ton ile sol kaşını kaldırdı.

"Sert kızı mı oynamaya karar verdin?"dedi alayla.

Ona yani bana, alaylı bir tebessüm yollarken:"Kağnı mı sürüyorsun, biraz hızlan."dediğimde o, gaza yüklendi ve ardından debraja basıp vitesi dörde geçirdi.

Kaşlarını çatmış ve asfalt, çift yönlü, dar yolda hızlanmıştı. Arkasından tozu toprağı kaldırdığını, arabanın sağ yan aynasından görebiliyordum.

"Ahmet Gök'ü öldürecek misin?"dedi bir tıslama ile.

"Evet."dediğimde çiseleyen yağmur biraz daha fazlalaşmıştı. Arabanın sileceklerini çalıştırdığında hız ibresini korumaya devam etti.

"İlk kez tereddüt etmiyorsun."dedi bazı şeyleri açıklığa kavuşturmak istercesine.

Zaman ilerledi, yol engebeli bir hal aldı.

B.S.ÇHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin