Bar, alçak lambalar ve soluk ışıklar... Otantik bir yer olması hiçte iç açıcı değil. Ama beni buraya çeken birkaç şeyden biride bu otantikliği idi. Yavaş adımları hiçbir zaman yoktu ve her zaman ki gibi sert bir duruşum ve mizacım vardı. Aslında sığındığım tek şey bu sert mizacımdı. Sadece içmeye gelmiştim. Tabi daha farklıydı bütünü ile her şey. Gözlerim bar kısmının arkasında raflardaki içkileri tararken yanıma biri oturdu.
"Seni daha önce burada görmediğimden eminim." Diyerek gözlerini bana çevirdi. Barmene kısa bir bakış atıp:
"Viski." Dedim. İnce fakat sert bir sesle. "Fazla mı hızlısın?" diyerek sordu. Cevap vermek ve muhatap olmak ile hiçbir zaman işim olmazdı. Ama bilirsiniz, ailenizi kaybettikten ve uyuşturucu tedavisi olduktan sonra kafanızı dağıtmak istersiniz ve tezgâhtan gözlerimi çekip yanımda oturan çocuğa baktım. Dudaklarımı ıslatıp çocuğu izledim. Siyah saçlar ve yeşil irislere sahipti. Göz bebekleri küçülmüştü ve hafif sakalları vardı. Bakışlarıma karşılık: "Cesaret kokuyorsun, sence de o kadar cesaretli misin?" diye sordu.
"Belki." Diyerek kolumdaki saate baktım. Bu saate sürekli bakma alışkanlığım uyuşturucu tedavisi olmaya başlamam ile süregelmişti.
"Seninle bir oyun oynayalım mı cesur kız?" diyerek sordu. Kaşlarımı kaldırıp bu soruyu değerlendirmeye başladım. "Karşılıklı olacaksa, elbette." Diyerek önüme viski koyan barmen ile göz göze geldim.
"Pekala, fondiple." Dediğinde çarpıkça gülümseyerek viski bardağını elime aldım. Bir yudum da içerken gözlerimi yüzümde gezdi. Beni kolay bir lokma ve kandırılabilir görüyordu fakat hiçte öyle değildi.
Bar sandalyesinden kalkerken tezgaha bardağı sertçe vurdum ve gözlerimi kısarak: "Kalk bakalım." Dedi. Barmene dönüp göz kırptı ve barın ortasında bir boşluk meydana geldi. "Cesur kız, adın ne demiştin?" diye sordu.
"Henüz söylememiştim." Diyerek alayla baktım.
"Bahşeder misin, peki?" diyerek sordu. "Gerekmediği sürece, elbette hayır." Dedim de,
"Hem cesur hem fazla inatçı." Diyerek gülümsedi ve yanağında bir gamze oluştu. "Duvara yaslan cesur kız." Diyerek yapmam için birkaç saniye bahşetti.
Kafamı iki yana sallarken duvarın önünde durdum. Böyle şeyleri hiç yapmazdım. Ama eğlenmek istemek pekte suç sayılmaz. Hem de hiç.
Soğuk duvara sırtımı dayarken çevredeki insanlar gözlerini bir saniye bile üzerimden çekmemişti.
Barmen bıçakları getirdiğinde tehlike bir oyunun içerisinde olduğumu anlamıştım. Fakat korkuyu hissedememiştim. Sessiz bir soluk alıp çocuğun gözlerine baktım. Kulağına eğilen biri,
"Arda, bugünkü ayrı bir güzelmiş. Bu oyunu oynadığın en son kız resmen sana yalvarmıştı." Diyerek gülümsedi. Bu gürültü konuşanları nasıl mı işittim? Ağız okuyabiliyorum.
Arda yavaşça barmenin uzattığı bıçaklara uzandı ve barın müziğinin kısılmasını istedi. Ben ne mi yapıyorum? Soğuk duvarla bütün haline gelmiş, olanları izliyorum.
Barın sesi kısıldığında: "Eğleniyor musun?" diyerek sözlerini bana yöneltti.
"Elbette, hatta bunu senin üzerinde benim de uygulayacak olmam beni mutlu ediyor." Diyerek soğuk sesimle cevap verdim. Keskin bıçağın ucundan tutup gözlerini kıstı ve bıçağı üzerime doğru fırlatırken kolu gerildi ve düğmeleri açık mavi gömleğinin uçları havaya kalktı. Bıçak tam sağ kulağımın yanında duvara saplanırken sıkılmışçasına gözlerimi devirdim. Etraftaki insanlardan büyük bir gürültü kopmuştu. Çığlık atan birkaç kız ve ve alkışlar. Hadi ama korkması gereken benim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
B.S.Ç
ActionBataklığın başlangıç hikayesi. Zümrüt'ün doğuşunun ve yok oluşunun kanatları arasındaki savaşın portresi... "Ruhu bedeninde asılı kalan, harflerin yan yana gelerek kelimeyle beraber ayağa kalkmasını bilen, kelimelerin bütünleşip cümle ile dan...