Gece serindi. Rüzgâr, tenlerde soğuk etkisi bırakıyordu. Yağmur çiseliyordu. Genç kadının kaskının üzerine düşen yağmur damlaları yüzünden ensesine doğru akıp serinlik bırakıyordu. İşlek caddelerden çıktı, motosikletini buluşulacak yerin önünde durdurdu ve kaskının kayışını çözüp başından çıkardı. Üzerindeki montun yakalarını kaldırdı ve motosikletinden indi. Derin bir nefes alıp ileriye doğru yeri sarsabilecek bir adım attı.
O, başlıyordu.
Adımları keskindi ve rotasını da iyi biliyordu. Kalın topuklu botları, zeminin üzerinde sesler çıkarırken birkaç kişinin gözlerini üzerine de çekmesine neden oluyordu. Beline kadar uzanan siyah saçları hızı ile beraber arkasından onu takip ediyordu.
Giriş kapısının üzerinde oldukça büyük bir tabela bulunuyordu. 'Nada' yazan neon lamba yanıp sönerken arkasında bıraktığı motoruna küçük bir bakış attı. Kapının kenarında duran iki güvenlik görevlisi, kulaklarında kablolu cihaz ile sabit bir şekilde bekliyorlardı. Genç kadın içeriye girerken ifadesiz bir şekilde güvenlik görevlilerine baktı ve onu içeriye aldılar.
İnsanlar birbirleri ile sarmaş dolaş dans ederken kadın gözlerini kısarak ilerlemeye devam etti. Müziğin sesi girişte daha boğuk gelirken şimdi de yerde titreşimleri hissedilebiliyordu. Genç kadın boğazın da beliren kuruluğu gidermek için yutkundu ve dudaklarını dili ile ıslattı.
Nada, kırmızının ağırlığı ile bilinen bir mekândı ve kadının sevmediği bir renk var ise o da; kırmızıydı.
Genç kadın mermer merdivenin son basamağını indi ve yavaşça ilerlemeye devam etti. Barın kenarında durup başıyla küçük bir işaret yaptı. Barmen, kadına doğru döndüğünde eline bir kadeh almıştı.
"Hangisinden içmek istiyorsunuz?" diye sordu. Kadın, adamı inceledi, kaskını tezgâha koyup barmene doğru eğildi ve sorusunu dile getirdi:
"Mert Aksan, onu arıyorum." diye konuştu. Bu rahatlığına anlam veremeyen barmenin kaşları çatıldı ve kadına doğru eğilerek konuştu: "Ne dediniz?" diye şaşkın bir ses tonu ile sordu. Barmenin sesi, müziğin bası ile karışmış olsa da kadın onu duymuştu.
"Tekrarlamayı sevdiğim söylemez." diye barmene karşılık verdi. Barmen kendini geri çekip göğüslerinin üzerinde kollarını birleştirdi. Bakışlarını kadının yüzünden bir süre çekmedi ve sonra da arkasındaki küçük kapıdan geçtiğinde kadın gözleriyle etrafı taradı. Bu mekânın bir kısmı bar şeklindeydi ve diğer kısmı restorana benziyordu.
Barmen, çıktığı kapıdan geri geldiğinde durgun bir şekilde: "Seni bekliyor, diğer kısımda." diyerek konuştu. Genç kadın, barmene alaycı bir ifade takınırken bar tezgâhının üzerine koyduğu kaskını eline aldı ve restorana doğru giden holden yürümeye başladı. Topuklu botları yerdeki halı ile temas ettiğinde düşünceleri de haritanın üzerinde iğnelerin ipleri gibi dans ediyordu.
Genç kadın elini saçlarının arasından geçirdi ve önündeki saçları geriye attı. Hızlı bir şekilde gözleri ile masaları taradı ve takip ettirdiği genç adamı camın kenarında oturur şekilde bulduğunda nefesini verdi. Masaya doğru yönelip sandalyeyi büyük bir gürültü ile çekti ve elindeki kaskı masaya koydu. Pencereden dışarıyı izleyen adamın gözleri bu gürültü ile kadına doğru döndü. Kadın umursamaz bir şekilde adamın karşısına oturdu ve hardal rengindeki masanın üzerinde iki tarafa da yerleştirilen menüye gözlerini kısarak baktı. Mert Aksan, boğazını temizledi ve dudaklarını yalayıp konuşmaya giriş yaptı:
"Aynı çağrılar size de geliyormuş." dedi hızla.
"Bu bilgiyi size ulaştıran benim zaten." dedi kadın. Mert Aksan, çehresi tanıdık gelen kadının yüzündeki düz ifadeden bir şeyler çıkarmaya çalışıyordu. Fakat imkânsız olduğunu fark ettiğinde gözlerini kapatıp tekrar açtı.
"Mesele tam olarak bu değil, biliyorsunuz." dedi genç adam. Genç kadın kafasını adamı onaylarcasına sallayıp bir nefes verdi.
"Kim olduğu hakkında bir fikriniz var mı?" diye sordu. Genç kadının fikri elbette vardı. Hatta fikirden daha çoğu da vardı.
İki düşmanını yakalamak için bu fırsat ayağına bir daha denk gelmezdi. Kıvanç Kaya, genç kadın ile Mert Aksan'ı tehdit etmek istemişti. Mert Aksan'ı tehdit etme sebebi onun kız kardeşinin Mert Aksan'ın sevgili olmasından kaynaklanıyordu. Kadını tehdit etme nedeni ise takıntılığından kaynaklanıyordu.
"Hayır, bir fikrim yok." dedi kadın usulca. Mert Aksan, burnunun üzerini kaşıyarak sandalyesine daha çok yaslandı.
"Neler olduğunu biliyorsunuz değil mi?" diye tehditkâr bir şekilde sordu. Kadının yüzündeki düz ifade hiç değişmedi. Bunun yerine sırtını dikleştirerek masada ona doğru eğildi.
"Bir oyun olduğunu mu düşünüyorsunuz?" dedi yüzüne çarpık gülümse yerleştirdi ve gözlerini kıstı. Soruya soru ile karşılık vermek her zaman işe yarardı.
"Düşünmemek için bir nedenimin var olduğunu mu düşünüyorsunuz?" dediğinde o da kadına doğru eğilmişti. Adamın kahverengi gözlerindeki koyuluk kadının ilgisini renge doğru toplamıştı. Önlerine konulan viski bardakları ile kadın ve adam geriye doğru çekilip birbirlerine tehditkâr bakışlar atmayı birkaç saniyeliğine sonlandırdılar.
"Peki, öyleyse yapabilecek hiçbir şeyim yok." dedi kadın ve viski bardağını parmaklarının arasına aldı. Dudaklarıyla buluşan kristal bardak ile Mert Aksan konuştu:
"Umarım, beni tehdit eden kişi ile aynı tarafta değilsinizdir ."dediğinde viskisinden bir yudum aldı.
"Elbette, değilim." diye konuştuğunda ses bardağın içinde boğuk çıktı. Adamda ona gözlerini dikerek baktı ve bardağını masadan alıp dudaklarına götürdü. Kadın ise cümlesini kendi içinde şu şekilde tamamladı:
'İkinizin tarafında da değilim.'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
B.S.Ç
ActionBataklığın başlangıç hikayesi. Zümrüt'ün doğuşunun ve yok oluşunun kanatları arasındaki savaşın portresi... "Ruhu bedeninde asılı kalan, harflerin yan yana gelerek kelimeyle beraber ayağa kalkmasını bilen, kelimelerin bütünleşip cümle ile dan...