Hatıralar, hatırladığında o an ki hislerinle tamamen hissedemezsin.
Mutlu olduğunu bir anı hatırlarsın ama sadece mutlu olduğunu bilirsin. O mutluluğu tekrar hissetmezsin.
Ya da acını hatırlarsın. Ama o acıyı hissetmezsin.
YANLIŞ!
O acıyı iliklerinde hissedersin. Düğümlenir, teker teker boğazında. İntikam işlenir bedeninin her yerine. Artık kelimelerin bir anlamı kalmamıştır belki de....
Mert kafama silah dayadığında ne düşünüyorsa o düşüncelerin bir bir hesabını soracak.
Belki de bir Ölüm.
Düşünceler, düşünceler! Kafama bir delik açsaydı, keşke.
Zaten ben de şans olsa o gün ölürdüm. Bu da bir gerçek.
Beni büyüten Kerem ve Gülçin'in evlerinden kısmen de kendi evimden ayrılmak için aşağıya indim. Kapıya doğru hızlı adımlarla yürürken çerçevede ki resmi almak için adımlarımı çevirdim ve çerçeveden resmi çıkardım. Fakat ani bir kararla resmi tekrar yerine koydum.
Alışık değildim ve başıma okul çıkmıştı. Okula gitmeden önce depoya gitmeliydim. Fakat Mert'i görürsem kimse beni tutamayabilirdi.
Fırsatın varken öldürmelisin, kural bir. Tereddüt ederseniz namlu size çevrilebilir.
Motoruma binip sabahın soğuk olan havasını içime çektim. Güneş daha doğmamıştı fakat hava oldukça aydınlıktı. Yere kırağı düşmüştü. Yüksek bir yer olmasından kaynaklıydı bu sanırım. Cebimde telefonu çıkarttım ve babamın şirketinin vekili olan Talha Bey'i aramak için numarayı buldum.
'Sabahın bu saatin de uyanık mıdır?' diye düşünürken telefon açıldı ve karşıdan yorgun bir ses kulağımı doldurdu.
"Alo, Beren!" dedi endişeli bir tonla.
"Okul işini halledin, okul yok. Zamanımı kaybediyorum. " dedim.
"Beren, kendini akışına bırak!" dedi.
"Benimle derdi olan kişiyi bulmadan asla olmaz!" dediğimde:"Azıcık hatırım varsa? " diye sordu.
Ne yani, beni o kadının elinden yani bana iğneyi yapan ve her şeyin kâbus olduğuna inandırmaya çalışanların elinden kurtaran Talha Bey'in hatırına mı yapacaktım? O okula gitmek falan istemiyordum.
"Pekâlâ." deyip telefonu yüzüne kapattım. Motorumu çalıştırırken, yeniden ve tekrar başlıyoruz diye içimden geçirdim.
Hayat size oyunlar oynayabilir. Canınızı yakabilir, ama hep ayağa kalkmak zorundasınız. Her zaman güçlü olmak zorundasın. Eğer güçlü değilseniz, kaybedersiniz.
Yollarınız tükendiğinde, seçenekleriniz kalmadığında yapmanız gereken belki de alışmaktır. O hayata alışmaktır. Beklenmedik her şeye alışmaktır.
Sabahın soğukluğu içime işliyordu fakat bunu pek takmıyordum.
Uzun bir yolculuktan sonra depoya gelmiştim. Gri kapıyı açtığımda etrafta kimseyi görememiştim. Aşağı inip, Kıvanç'a bakmaya indim. Merdivenler tahtadandı ve her basamakta gıcırdıyordu.
Kıvanç sesleri duymuş ve küfürler yağdırıyordu. Ama merdivenin son basamağında beni görünce susup bana bakmaya başladı.
Gözlerinde endişe mi vardı? Ne hakkında endişeleniyordu ki? Yanına gidip yüzüne bakmaya başladım. Yüzü dağılmıştı. Her yerinde kan vardı. Fazlasıyla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
B.S.Ç
ActionBataklığın başlangıç hikayesi. Zümrüt'ün doğuşunun ve yok oluşunun kanatları arasındaki savaşın portresi... "Ruhu bedeninde asılı kalan, harflerin yan yana gelerek kelimeyle beraber ayağa kalkmasını bilen, kelimelerin bütünleşip cümle ile dan...