Joy Williams-Until the levee on my heart break
Bölüm 68:"Uçurtma"
Bazen kelimeler düğümlenip boğazında bir yumru oluşturur. Bazen de bu yumru nefes almanı engelleyerek inanılmaz bir acıya mahkum eder.
Geçmişimi biliyor olmam boğazımda, inanılmaz büyüklükte bir yumru oluşturuyor, şimdiyi yaşamam ise nefes almamı zorlaştırarak gelecekten umut etmemem gerektiğini hatırlatıyordu.
Yaşam, bir savaştı. Savaş ise beraberinde tüm kiremetleri getirerek yıkıntıya sebep olurdu. Bu yıkıntı enkaza dönmene neden olurdu. Herbir kiremit altında ezildikçe boğazındaki yumruyu zorlamaya başlayıp çığlıklar atmak istersiniz. Lakin o yumru bir tabaka gibi buna izin vermeyip çığlıklar atmanıza engel olur ve adeta sessizlik tüm ihtişamı ile çığlık atardı.Sessizliğin çığlığı...
Vücudum uykusuzluğa, açlığa, darbeye dayanabilirdi. Bedenimin içerisinde askıda olan ruhum ise tüm bu yıkıma sessizliğin çığlıklarını atabilirdi. Bu ruhumun acıyla kavrulup güçlenmesiydi. Fakat acıya dayanamadığınızda dizlerinizin üzerine çöküp ölmeyi yeğleyebilirsiniz.
Bedenen güçlü olabilirsiniz. Fakat ruhunuz ya hissiyatlarını kaybedip sizi oluşturan benlikten uzaklaşıp yenilebilir ya da ruhunuz hissiyatlarını besleyip benliğinize bağıran ve ruhunuzun iplerine asılıp ayakta durabilir.
Gözlerimi santranç taşlarının üzerinden çektim.
İkisi de değildim. Her insan gibi ikiside asla olmadım. Şu andan itibaren de ikisinden biri de olmam mümkün değildi.
Ben kötü bir insan değildim. Fakat yine ben iyi bir insan da değildim.
Her ikisini de kanıyla kirleten ve her ikisinide sonlandıran biriydim.Beyaz ile Siyahı kirleten bir noktaydım. Her ikisini de sonlandıran.
Beyaz ile Siyahın Çaresizliği idim. Her ikisinide mahveden. İşte bu yüzden ben sadece Beren Su Çetin'dim.
'Mat.'dedim sakin çıkan sesim ölüme tanık olduğunu hissettirir gibiydi. Dudaklarım fincanın içerisindeki kahve ile temas ettiğinde Mert Aksan arkasına yaslanmış ve derin bir nefes vermek ile meşguldü. Bacak bacak üstüne attığım pozisyondan sıkılmışcasına sandalyeyi geriye ittim.
"Hazırlanmalısın."dedim. Sesimdeki duygu yoksunluğu kesinlikle annemi ve abimi öldüren birini korumam yüzündendi. Mert Aksan'ın kahverengi gözlerindeki bakış değişti. Elini çenesinden çekerken satranç tahtasına tekrar göz attı.
"Rövanş."dedi boş salonda sesi yankılanmıştı. Salonun ortasındaki yuvarlak masa buraya geldiğimizde verandada çöpmüş gibi duruyordu. Satranç tahtası ise salonun duvarına yaslı duran ahşap ve eğik vitrinin içerisine fırlatılmıştı. Taşları etrafa yayılmış ve yerdeki yamalı kilimin üzerinde birkaçı yer alıyordu.
Ayağı kalkıp boğazımı temizledim. Kelimeler adeta özenle yan yana gelmişti ve dudaklarım bu keskin sözleri bir ok misali hedef tahtasına vurmuştu. Birkaç adım ilerlediğim de gıcırdayan tahta ile ayaklarıma bakıp topuklarımın üzerinde Mert Aksan'a döndüm. Yüzüme değen saç tutamına dokunmadan sözlerime başladım.
"Sana birkaç şey anlatmam gerekiyor."diyerek satranç tahtasına doğru tekrar hareket ettim. Belimdeki metal kabzayı hissediyordum. Derin bir nefes aldım. Elime aldığım şahı gözlerimin hizasına kaldırdım. Parmaklarımın arasında çevirip inceledim ve kısık çıkan sesim bunu açıklamak istemiyordu.
"Bazı şeyleri bilmemen gerekir. Çünkü bu sırtına yüklenmiş bir ağırlıktan başka hiçbir şey değildir. Fakat bilmemek daha kötüdür. Bu akrebin sokmasına benzer. İlk önce hafif bir ağrı meydana gelir, sonra bir uyuşukluk. Bölgelere yayılan uyuşukluk bir süre sonra ağrıya dönüşür. Duyu bozuklukları, yüksek ateş gibi etkiler ortaya çıkar ve müdahale etmezsen bu seni öldürür. Bilmediğin bir şey seni öldürür. Bilmediğimiz her şey bizi öldürür. Bu yüzden sana her şeyi anlatmam gerektiğini düşünüyorum."dediğim de kaşları çatıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
B.S.Ç
ActionBataklığın başlangıç hikayesi. Zümrüt'ün doğuşunun ve yok oluşunun kanatları arasındaki savaşın portresi... "Ruhu bedeninde asılı kalan, harflerin yan yana gelerek kelimeyle beraber ayağa kalkmasını bilen, kelimelerin bütünleşip cümle ile dan...