10. "Gerçek Suçlu"

496 64 4
                                    

2. KİTAP 10. BÖLÜM

"Uyuyor musun?" diye sordu Victoria, Blake'e.

"Hayır, burada uyumak mümkün bile değil."

"Eminim saat çok geç olmuştur."

Daha fazla konuşamayarak gözlerini kapattı ikisi de. Güçleri tükenmişti. Saatlerdir burada hapistiler ve hala nerede olduklarını bilen yoktu. Üstelik içerideki hava da giderek tükeniyordu.

"Ne demek hiçbir yerde bulamıyoruz onları, çocuklar?" diye bağırıyordu Max.

"Bulamıyoruz, Max! Sanki yer yarılmış da içine girmiş gibiler." dedi Jason.

Saat gece üç olmak üzereydi. Gençler ne Victoria'dan ne de Blake'den bir iz bulabilmişlerdi. Bu Max'in canını çok fazla sıkıyordu.

"Bakın, her neredeyseler onlara ulaşamıyoruz. Yani güvende değiller, böyle bekleyemeyiz."

"Gecenin vaktinde onları nasıl bulabiliriz, Max?" diye sordu Zach. Tavrı Max'i dahada öfkelendirmişti.

"Gece ya da gündüz, umurumda değil, Zach! Hemen şimdi dışarı çıkıyoruz ve aramaya devam ediyoruz. Başlarının ne tür bir belada olduğunu bilemeyiz."

"Bir dakika." diyerek durdurdu Max'i, Mona. "Seni aradığını söylemiştin. Bana telefonunu ver. Eğer Victoria'nın telefonu hala sağlamsa nerede olduklarını tespit edebilirim."

"Ah, sonunda güzel bir fikir." dedi Max, iç çekerek.

Mona hemen McGregor'un bilgisayarına girdi ancak işine yarayacak hiçbir program yoktu. Neredeyse bir saatini programları indirmek ve kurmakla harcadı. Victoria ve Blake'in vakitlerinin tükendiğinden haberleri yoktu.

"Bu daha ne kadar sürecek?" diye sordu Marvin. "Zaman var mı yok mu, bilmiyoruz."

"Artık işe koyulabilirim. Gerekli programları yükledim. Sırada yerlerini tespit etmek var." dedi Mona. Gençlerin içlerini rahatlatabilmişti.

Ancak bu iş, öncekinden de uzun sürdü. Saatler sonra, gün doğarken heyecanla çığlık attı Mona. Sonunda başarmıştı.

"İşte buldum! Bakın, buradalar."

"Buranın neresi olduğunu bilen var mı?" diye sordu Ethan. Cevap verebilen tek kişi McGregor oldu.

"Pars'ın evi."

"Pars'ın evi mi?" diyerek araya girdi Max. "Bunun için bu kadar uğraşmış olamayız, değil mi?"

"Gidip görmeden bilemeyiz."

Gün doğumuyla birlikte hemen Pars'ın evine doğru yola çıktılar. Neredeyse yirmi dakika uzunluğunda bir mesafe vardı arada. Ancak ilerlerken takip edildiklerinden haberleri yoktu. Tam yolu yarılamışken, Deliza'nın o korkunç fısıltılı sesi duyuldu.

"Ah, baba. Beni diriyken gömdün ama hiçbir şeyin olmayan iki öğrenci için her şeyi yapıyorsun. Belki de bu da senden nefret etmeme yetecek bir sebeptir."

"Eğer konuşabiliyorsa..." diyordu ki Jason, Marvin sözünü kesti.

"Biri onu fanustan çıkarmış demektir."

"Lanet olsun!" diye çıkıştı Max.

"Bununla kaybedecek vaktimiz yok. Devam etmeliyiz." dedi McGregor. Ancak bu Deliza'yı daha da sinirlendirmişti.

YETENEK OKULU (1 & 2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin